menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Rızasız Egemenlik Biçimleri: Venezuela ve Belarus Örnekleri Üzerinden Otoriter Rıza Krizinin...

13 1
07.07.2025

Bu makale, otoriter rejimlerin meşruiyetlerini seçimler aracılığıyla sürdüremedikleri anlarda başvurdukları rıza dışı yönetim biçimlerini Venezuela ve Belarus örnekleri üzerinden incelemektedir. Antonio Gramsci’nin hegemonya teorisinden hareketle, seçimlerin rızayı yeniden üretme araçları olarak işlevsizleştiği koşullarda otoriter rasyonalite biçimlerinin nasıl şekillendiği sorgulanmaktadır. Rıza yitimine karşı zora dayalı devlet pratiklerinin yaygınlaşması, yalnızca bu iki ülkeye değil, küresel otoriterleşme eğilimlerine dair de genişletilebilir bir model sunmaktadır.

Devlet aygıtının yalnızca baskı tekniklerine değil, aynı zamanda meşruiyet üretici bir ideolojik aygıtlar bütününe dayandığı fikri, klasik Marksist teorinin ötesinde, Gramsci’nin hegemonya kavramsallaştırmasıyla daha sofistike bir nitelik kazanmıştır. Gramsci’ye göre iktidarın sürekliliği, “zorun” yanı sıra “rıza”nın sürekliliğine de bağlıdır (Gramsci, 1971, s. 12–13). Bu nedenle siyasal iktidarın krizi, çoğu zaman yalnızca bir ekonomik ya da yönetsel kriz değil, aynı zamanda bir rıza krizidir. Bu tür kriz anlarında devlet, baskı aygıtlarını tahkim ederek rıza üretiminin yerini zorun almasına imkân tanır.

Otoriter rejimlerin seçimleri sürdürmesine karşın, bu süreçlerin halkın siyasal iradesinin temsilinden çok, otoritenin yeniden üretim aracı olarak kurgulanması; “rekabetçi otoriterlik” (Levitsky & Way, 2010) kavramıyla açıklanmıştır. Bu bağlamda Venezuela ve Belarus, rıza krizinin zora dayalı yeniden inşası sürecinin tipik örneklerini sunmaktadır. Her iki ülke, biçimsel olarak seçim yapmayı sürdürse de, bu süreçlerin muhalefeti dışlayıcı, medyayı denetleyici ve yargı bağımsızlığını ortadan kaldırıcı karakteri, seçimleri meşruiyet değil tahakküm üretici bir araca dönüştürmüştür.

Venezuela, Hugo Chavez döneminde “21. yüzyıl sosyalizmi” söylemi etrafında inşa edilen sosyal programlarla yoksul kesimlerin desteğini kazanmış ve bu desteği seçimler yoluyla tahkim etmiştir (Wilpert, 2007). Ancak Chavez’in 2013’teki ölümünden sonra iktidara gelen Nicolas Maduro’nun karşı karşıya kaldığı yapısal ekonomik kriz, ülkeyi hiperenflasyon, temel tüketim mallarına erişim sıkıntısı ve........

© Nokta Haber Yorum