Erdoğan Portresi: 23 Yılın Mimarı!
"Eğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir gün zora düşerse, onu kurtaracak tek lider vardır:
Recep Tayyip Erdoğan."
Nusret Demiral
DGM Onursal Başsavcısı
...
Öncelikle...
Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasi haritasında, 3 Kasım 2002 seçimleri bir dönüm noktası olarak kayda geçti.
Nitekim...
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), o gün sandıktan ezici bir çoğunlukla çıkarak, ülkeyi 21 yıldır yöneten bir liderin hikâyesini başlattı.
Bu lider, Recep Tayyip Erdoğan'dır.
İstanbul'un Kasımpaşa semtinde, 26 Şubat 1954'te doğan bir çocuktan başbakanlık koltuğuna, oradan cumhurbaşkanlığına uzanan yol, hem kişisel azmin hem de Türkiye'nin karmaşık dönüşümünün öyküsüdür.
Bir gazeteci olarak, Erdoğan'ı anlatırken nesnelliği elden bırakmamak, başarıları kadar eleştirileri de göz ardı etmemek gerektiğine inanırım.
Demem o ki:
Tarih, tek taraflı portrelerle değil, çok boyutlu analizlerle yazılır.
Bu portreyi, 2025'e uzanan güncel gelişmelerle güncelleyerek, hem orijinal çerçeveyi koruyor hem de eksik kalan unsurları –örneğin 2024 yerel seçimlerinin sarsıcı etkilerini ve G20 Zirvesi'ndeki son diplomatik hamleleri– ekliyorum.
...
Erdoğan'ın siyasi yolculuğu, 1994'te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesiyle ivme kazandı.
O dönemde, megakentin çöp dağları, su kesintileri ve trafik kaosuyla boğuşan bir İstanbul'u devraldı.
Hal böyleyken...
Belediye başkanlığı dönemi, onun "hizmet siyaseti" anlayışının ilk somut örneklerini verdi:
Altgeçitler, su şebekeleri, çöp toplama sistemleri ve yeşil alan projeleri...
Nüans?!
Bu yatırımlar, Erdoğan'ı halk nezdinde "iş bitiren adam" olarak konumlandırdı ve AK Parti'nin temelini attı.
Ancak bu dönem, yolsuzluk iddiaları ve 1997'de okuduğu bir şiir nedeniyle hapis cezası almasıyla da gölgelendi.
Siirt'te bir mitingde okuduğu Ziya Gökalp şiiri -"minareler süngü, kubbeler miğfer" dizeleriyle- "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçlamasıyla sonuçlandı.
1999'da dört ay hapis yattı; bu olay, mağduriyet narratifini güçlendirdi ve AK Parti'nin 2001'deki kuruluşunda katalizör rolü oynadı.
AK Parti, 2002 seçimlerinde tek başına iktidar oldu.
Erdoğan, parti genel başkanı olarak 2003'te Siirt yenileme seçimiyle milletvekili olup başbakanlık koltuğuna oturdu.
İlk yılları, ekonomik istikrar ve reformlarla geçti:
2002'de kişi başına milli gelir yaklaşık 3.500 dolar civarındayken, 2013'e gelindiğinde 12.000 dolara yaklaştı.
Köprülerden havaalanlarına, hastanelerden yüksek hızlı trenlere uzanan altyapı yatırımları, "şehir hastaneleri" modeli ve TOKİ konutları, orta sınıfı genişletti.
AB üyelik süreci hızlandı; Kıbrıs'ta Annan Planı gibi adımlar atıldı.
Ancak 2008 küresel krizi ve iç dinamikler, bu ivmeyi yavaşlattı.
Bir eksiklik olarak, erken dönemdeki bu reformların sürdürülebilirliğinin sorgulanması gerektiğini not düşelim.
Dış politikada "komşularla sıfır sorun" doktrini, Ahmet Davutoğlu'nun etkisiyle, Türkiye'yi bölgesel güç haline getirmeyi amaçladı.
2000'lerin ortasında Erdoğan, Arap Baharı'nın ilk dalgalarında Mısır'da Mübarek'e "bırak git" çağrısı yaptı; Libya'da Kaddafi'yle önce dost, sonra NATO müdahalesinde karşıt pozisyon aldı.
2010'daki Mavi Marmara krizi, İsrail'le ilişkileri dondurdu ve "One Minute" çıkışı Davos'ta küresel yankı uyandırdı.
Bu dönem, Türkiye'nin Ortadoğu'da "model ülke" imajını pekiştirdi; ancak Arap Baharı'nın kaosa dönüşmesiyle "sıfır sorun" doktrini, eleştirmenlerce "sıfır komşu"ya evrildi.
Bir yanlış algı olarak, bu doktrinin idealist hedefleri gerçekçi jeopolitikle çakıştı.
2014'te halk oyuyla seçilen ilk cumhurbaşkanı olan Erdoğan, 2017 anayasa değişikliğiyle başkanlık sistemine geçişi sağladı; bu, yetkilerini zirveye taşıdı.
Bu dönem, Gezi Parkı olayları (2013), 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmaları ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimi gibi kırılma noktalarıyla dolu.
Darbe girişimini bastıran halk direnişi, Erdoğan'ın "millet iradesi" vurgusunu pekiştirdi; ancak sonrasında ilan edilen........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein
John Nosta
Rachel Marsden