menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yerli misyonerler!

211 14
23.02.2025

Uzun yıllar önce Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyesi Rumen Vadim Tudor ve 27 milletvekilinin imzasıyla verilen karar önergesinde İstanbul şöyle tarif ediliyordu:

-Constantinopole, işgal altındaki görkemli Hıristiyan kenti!

Haberi okuyunca, Japon tarihçi Yuzo Nagata’nın, hiç unutmadığım, özlemle andığım sevgili Hasan Pulur’un köşesinde kendi ağzından yer alan anısı aklıma gelivermişti:

-Amerikalı bir Türkolog’la Galata Köprüsü’nden geçiyorduk. Durdum ve “İstanbul’a bak, ne kadar güzel” dedim. Amerikalı da “Evet, bir de Türklerin olmasa” karşılığını verdi!

İnsan aklı en gelişmiş bilgisayarları bile geride bırakan müthiş bir makine; önüme yakın ve çok yakın geçmişten iki ayrı belgeyi daha koyuvermişti… İki Türk köşe yazarının ayrı tarihlerde söylediği aynı cümleyi:

-Türkiye, yalnızca Türklere bırakılamayacak kadar önemli bir ülkedir!

Batı’nın ve “her ne pahasına olursa olsun AB’ye girelim” görüşünü savunan teslimiyetçilerin Türkiye hakkında ortak görüşleri buydu...

-Gerçekten kıskanılacak bir uyumdu!

Avrupa Birliği’nin müritleri!

Batı ile göz yaşartan bir uyum içindeki AB müritleri özellikle iki konu üzerinde yoğunlaşıyordu...

1) AB’ye karşı çıkmak demokrasiye karşı çıkmak demektir.

2) AB karşıtları ekonomide tam teslimiyeti, siyasette ise şahinliği oynuyor.

Bu iki maddeyi biraz açarsak şöyleydi... Öncelikle, Avrupa Birliği’nin dayatmalarına karşı çıkanları topyekûn Avrupa düşmanı olarak göstermek, “demokrasiye karşı çıkanlar” şeklinde lanse etmek,........

© Nefes