menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Minarelerin bile yerde başı

306 19
24.04.2025

Geçmiş olsun İstanbullulara…

Yaşanan bu depremde, İstanbul 1894 depreminde kırılmayan fayın kırıldığını söyledi bazı uzmanlar…

Sanırım tartışmalar özellikle TV ekranlarında sürüp gidecek, pek bilmişler hiç susmayacak…

Hep benzerini yaşıyor bu coğrafya, 19’uncu yüzyılın son büyük depremi olan 1894 İstanbul depremi ve deprem sonrasında yaşananlara Tevfik Fikret’in yaklaşımı başka açıdan oldu.

“Zelzele” adlı şiirini döneminin siyasi yapısını anlatmak için kaleme aldı. Siyasi tabloyu depremle özdeşleştirerek tasvir etti.

Tevfik Fikret’in kullandığı düşsel figürler, depremin yarattığı figürlerdi. Osmanlı coğrafyasını sinirli ve hummalı bir hastaya benzeterek yeryüzünün aniden sarsılarak âdeta çırpındığını, bunun ne varsa yıktığını ve nihayetinde depremin insanları üzüntü ve karamsarlığa sürüklediğini anlattı. Devlet ise sadece seyirciydi…

Tevfik Fikret’in mevcut siyasi tabloyu anlatmak için böyle bir tercih yapmasında 1894 depreminin kendisinde bıraktığı etkinin rolü büyüktü kuşkusuz…

Ki bir diğer duygusal etki, oğlu Haluk’un deprem günlerinde dünyaya gelmesiydi:

Bin üç yüz ondu… Daha dün bu eski yıkıntıya sen

Konuk olmuştun

Sanki sinirli ve ateşli

Hastalar gibi yer

Birden

İçin için ve uzun

Bir sarsıntıyla çırpındı, kırdı, yıktı…

Kaygı…

Ve korku soldurdu yüzleri evler, aileler

Birer döküntü oldu; kalanlar hep ezik, yıkık

Korkuyla boyun eğme, en onurlu başlarda

Minarelerin bile

Yerde başı…

Her şey aklıma gelirdi de...

Bugün, depremin edebiyat dünyasındaki etkisini yazmak istiyorum. Depremin yıkıcılığı unutuluyor çoğu........

© Nefes