İsmail’in suçu ne?
Geçen perşembe günü meslektaşım sevgili İsmail Saymaz’la telefonla görüştüm.
Malumunuz, 23 Nisan çarşamba günü İstanbul’da 6,2 şiddetinde bir deprem oldu ve insanlar kendilerini sokağa attı.
İsmail’in ayak bileğinde elektronik kelepçe vardı ve depremde ne yaptığını merak ettim.
“Abi, apar topar dışarı, binanın önüne çıktık ama ne olur ne olmaz diye konuyla ilgili merkezi arayıp sordum. Deprem nedeniyle anlaşılabilir bir durum olduğunu söylediler” dedi.
***
Şu hale bakın!
Katiller, mafya babaları, uyuşturucu çeteleri dışarıda cirit atıyor. Büyükşehirlerimizde bazı ilçeler Teksas gibi olmuş. Her gün silahlar patlıyor, her gün insanlar ölüyor.
Bu manzaraya rağmen iktidar, içerideki katillerin, mafya babalarının, uyuşturucu tacirlerinin hatta sapıkların cezalarının infaz süresini azaltacak, cezaevlerinden 55 binle 100 bin arasında insanın salıverilmesi sonucunu doğuracak yasal bir düzenleme hazırlıyor.
Aynı iktidar bir taraftan da Türkiye’nin en önemli gazetecilerinden birini ayağında kelepçeyle ev hapsinde tutuyor.
Üstüne üstlük bir deprem oluyor, içinde bulunduğu bina sallanıyor, can havliyle dışarıya çıkıyor ve yaptığı ilk iş yasayı mücbir sebeple ihlal ettiğini ilgili merkeze bildirmek oluyor.
İsmail’i dinlerken tarif edemediğim bir duyguya kapıldım.
Ona yaşatılanlar nedeniyle öfkelendim.
Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek isteyenlerin karşısındaki çaresizliği karşısında çok üzüldüm.
Bu ülkede gerçek anlamda gazetecilik yapmanın ağır........
© Nefes
