Çare Aykut Kocaman mı?
Fenerbahçe’nin bahçesinde rüzgar hep sert eser. Başkanlık seçimleri biter, sandıklar kapanır, taraftar “hadi artık sular durulsun” diye bekler. Ama huzur, Kadıköy'e yalnızca misafir olup uğrar; kalıcı olmaz.
Kasımpaşa beraberliği, Zagreb yenilgisi... Dedikodu pazarına yeni mallar eklendi. Samandıra’nın duvarları da, Kadıköy’ün tribünleri de fısıltılarla çınlıyor. Böyle bir atmosferde sahaya çıkmak kolay mı?
Antalyaspor karşısında Fenerbahçe ilk yarıda futbol oynamadı, oynayamadı. Sahadaki on bir, "Et mi, tavuk mu?” dedirten tercihler... Futbolcular, birbirine iplikle bağlanmış da o ipi rüzgar koparmış gibiydi. Organize bir atak yoktu; sadece cılız şutlar, umut kırıntısı kadar hafif.
Oysa Kadıköy tribünleri, tahta sıralarda ezberlenen bir marş gibi, sahada örgütlü bir ezgi görmek istiyor. Kopuk, yorgun, isteksiz bir takım vardı sahada. Futbol umut değil, çaresizlik fısıldıyordu tribünlere.
♦♦♦♦♦
İkinci yarı başlarken değişmeyen on bir, aslında değişmeyen kaderi de işaret ediyordu. Ama işte futbol böyle bir şey; bazen taktiğin, sistemin, planın önüne bir adamın yüreği geçer.
Dorgeles Nene tekmeye kafa koydu, penaltıyı kopardı. Ve topun başına, iki kritik maçta kaçırdığı penaltılara rağmen Talisca geçti. Fenerbahçe taraftarı, yıllardır kaderiyle zar oynayan bir halk gibi. Gol geldi, derin bir nefes alındı. Szymanski’nin golüyle skor 2-0’a geldi belki ama Kadıköy’de rahatlama, yine uzatmaların armağanıydı. Fenerbahçe taraftarı için huzur, her daim son düdüğün utangaç misafiri.
Ama........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Ellen Ginsberg Simon