menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Afet Var, Afet Bölgesi Yok: Sındırgı Meselesi

10 16
05.11.2025

Benim için Sındırgı, haritadaki küçük bir ilçe değil; çocukluğumun kokusu.

Anne tarafım Sındırgılı. Neredeyse on yıl boyunca her yaz, o dar sokaklarda kuzenlerimle top oynadım. Kurban bayramlarında sabahın köründe kalkıp kurbanın başında durdum. Bazen de bayramlıklar kirlenir diye kuzenlerimle bilgisayar oynamaya kaçtım. Dedemin fırınında kasaya geçer, ekmek yapan dayımların hamur yoğurmasını seyrederdim; arada tezgâha yardım edince köfte ekmekle “maaşımı” alırdım. Bayram harçlıklarım, ekmek kokusuna karışan gürültülü bir çocuk kalabalığıydı kısaca. Şimdi aynı sokakların duvarları çatlak, vitrinlerin camı dökülmüş, insanların yüzü solmuş.

Sındırgı, 10 Ağustos’ta yaşadığı 6,1 büyüklüğündeki depremin ardından tam 12.640 artçı ile sallanıyor. Neredeyse her gün birkaç kez, kimi zaman da onlarca kez. Bu, sadece bir jeoloji haberi değil: İnsanların uyuyamadığı, çocukların her gürültüde irkildiği, esnafın “ya yine olursa” tedirginliğiyle dükkân açtığı bir hayat demek.

Bu tabloya rağmen Sındırgı hâlâ resmî olarak “genel hayata etkili afet bölgesi” ilan edilmedi. Hukuk diliyle söylersek, hayat yerle bir olmuş ama kâğıt üzerinde hâlâ “normal” sayılıyor.

Hukuk ne diyor, Sındırgı ne yaşıyor?

Türkiye’de afet rejiminin omurgasını 7269 sayılı Kanun oluşturuyor. Bir yerdeki sarsıntının “genel hayata etkili” olup olmadığına Ankara’daki ilgili bakanlık karar veriyor; o imza atıldığı anda da haritada yeni bir “afet bölgesi” doğmuş sayılıyor. Bu tek satırlık karar, imar kurallarından vergi ve kredi kolaylıklarına, kamulaştırmadan yeniden yerleşime kadar koca bir mekanizmayı harekete geçiriyor.

Yani mesele sadece yıkılan bina sayısı değil; günlük hayatın, ekonominin ve kamu hizmetlerinin bozulma derecesi. Sürekli artçıların yaşandığı, insanların evine girmeye korktuğu, ticaretin durma noktasına geldiği bir ilçenin “genel hayata etkili afet bölgesi” tanımına girmediğini kim ciddi bir yüzle savunabilir?

Üstelik 2023 depremlerinin ardından kurulan Afet Yeniden İmar Fonu’nun musluğu da büyük ölçüde bu statüye bağlı. Yani kâğıt üzerinde var olan kaynaklar, “afet bölgesi” damgası vurulmadığı için bugün Sındırgı’nın kapısından içeri giremiyor.

Erzincan’a 1940’ta yapılan, Sındırgı’ya 2024’te çok mu?

Bu ülkede deprem hukukunun ciddi anlamda şekillenmesi 1939 Erzincan depremiyle........

© Muhalif