Sermayenin iktidarı
Teknolojinin ve dolayısıyla üretim araçlarının her geçen gün daha da gelişmesi, buna ek olarak yaşanan nüfus artışı ile birlikte, özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında işsizlik dünya genelinde önemli sorunlardan biri haline geldi.
19. yüzyılda gelişme sürecinde olan kapitalist ekonomi sürekli yeni işçilere ihtiyaç duyuyor, çalışanlar insanlık dışı yaşam şartlarıyla karşı karşıya kalarak hayata tutunmaya çalışıyorlardı. 20. yüzyılda yukarıda sayılan sebeplerle işsizlik gündeme girince, işçilerin yaşam şartları ortaya koydukları mücadele sayesinde nispeten düzelmesine rağmen bu defa sermaye sınıfı için emekçileri rekabete sokarak daha ucuza işçi çalıştırma imkânı ortaya çıktı.
Yeni şartlar, daha önce üretim alanlarında dayanışma halinde olan ve bu dayanışma sayesinde sermaye sınıfına karşı birtakım haklar elde edebilen işçileri karşı karşıya getirdi. Artık kim emek gücünü daha ucuza satarsa o iş bulabiliyor, diğeri ise işsizlikle boğuşmak durumunda kalıyordu. Bu tabloda normalden daha az ücrete çalışmayı kabul eden işçi de, bunu kabul etmediği için işsiz kalan emekçi de kaybeden taraftaydı. Kazanan ise emekçileri adeta birbirlerine kırdırarak mümkün olduğunca ucuza çalıştıran sermaye sahipleriydi.
Bu süreç. Türkiye gibi üretimin kısıtlı ve dışa bağımlı olduğu sözde gelişmekte olan ekonomilerde daha zorlu geçti. Ellili yıllarda tarımda makineleşmenin ilerlemesi ve altmışlı yıllardan itibaren sanayileşmenin belli........
© Muhalif
