Urfa'ya Paşa geldi
“Urfa’ya Paşa geldi, Anam
Urfa’ya Paşa geldi/ Halka temaşa geldi
Bir elim yâr kolunda, Anam”
Harran’n suyu gibidir. Toprağa beklenen yağmur damlası. Yağmurun duası ve zamanında bereketi. Her ne ararsan kendinde ara, der bizden çok önce gelmiş, söylemiş ve hatta ders vermiş olanlar.
“Hararet NAR’dadır,
Saçta değildir. Keramet baştadır, taç da değil.
Her ne arar isen kendinde ara,
Kuddüs’de Mekke’de Hac’da değil”
Yüzyıllardır hala işleyişini koruyor olması, elbette insan yanımıza insana ve insanın fıtratına dair olan gerçek.
-Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim-hesabı, ÖZ ne ise, neyi olmayı ve sunmayı seçti ise bu böylece, olduğu gibi evrene yansır.
Ve mutlak ki buna bağlı olarak da ya zenginsin, ya fakir.
Özetle seçtiğin yolda ya hamsın, ya çiçek açarak. Kendi cennetinde, olgunlaşmış ve bunu paylaşan.
Askıda ekmek, çorba hatta yemek derken İstanbul Şirinevler’de bir usta kalkıyor. Bu zamanda yeni mekânına geçiyor. Şartları mı öyle gerektirdi, kendi tercihi miydi? Kalabalık açılışta sormak elbette imkânsızdı. O yüzden bu görevi sonraki yazımıza saklıyoruz.
-İddia etmiyoruz, meydan okuyoruz! İstanbul’da ki en iyi patlıcan kebabı-Bizde, dediler hep.
Biz de hep, bu eşsiz lezzeti yiyen taraf olduk. Afiyetle, aman gözünüz kalmasın! Hemen buyurun, sizde yiyin. Adresi aşağıya ekledim.
Bundan sonra ustayı da yalnız bırakmayın.
Böyle bir açılış görülmemiştir. Biz, üç kişi mekândayız. Yeni yeri, kasada........
© Muhalif
