Contemporary’nin Karmaşası ve Cannes’ın Işıltısı
Bu yıl Contemporary, istikrarlı bir şekilde yoluna devam ederek sanat dünyasında hak ettiği takdiri topladı. Organizasyonun sürdürülebilirliği ve her şeye rağmen düzenli olarak varlığını sürdürmesi, kuşkusuz övgüye değer. Ancak bu güzelliğin arkasında göz ardı edilemeyecek derecede ciddi sorunlar da vardı.
Her şeyden önce sistem berbattı. İnsanların tekneler için sıraya girip beklemek zorunda kalması, mekânın ulaşım açısından bu kadar uzak bir noktada seçilmesi, süreci bir sanat etkinliğinden çok bir eziyete dönüştürdü. Tekne sırasındaki kalabalık öylesine yoğundu ki, sanki Kadıköy’e gitmeye çalışan Titanic yolcuları küçücük botlara sığmaya çalışıyordu.
Dahası, sanatın kendisini görmekten çok sosyal medyada fotoğraf çektirmek için Contemporary’e gidildiğini artık herkes biliyor ve yazıyor. Bu gerçeği inkâr etmek zor. Mekânın kendisi aslında güzel olabilir, ama yönetim biçimi ve organizasyon tarzı kesinlikle Contemporary’e yakışmadı. İnsanların yanlış yönlendirilmesi, rehberli bilet alanların belirli bir sürenin sonunda adeta zorla dışarı çıkarılması gibi uygulamalar büyük tepkilere yol
Contemporary’de sistemsel sorunlar göze batarken, Dream Arts tam tersine olması gerektiği gibi parlayan bir örnek sundu. Özellikle Hazer Özil’in özenli yaklaşımı, seçtiği parçalar ve sanatseverlerle kurduğu sıcak iletişim, fuara bambaşka bir enerji kattı.
Contemporary nim ağır aksak sistemiyle boğuştuğu bir ortamda, “Sevil Dolmacı” ismi de fuar kapsamında sıkça anıldı — genellikle sanat dünyasının parlak yüzü olarak. Ama gösterinin ışıkları ne kadar parlak olursa olsun, gölgelerde kalanlar da var…Sanattan anlamayanı sustur yaklaşımı
Bana kalırsa Sevil Dolmacı’nın stratejisi, sanatın seçkin bir kulüp olarak kalmasını teşvik ediyor.........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Ellen Ginsberg Simon
Gilles Touboul