Mukayeseli kriz tarihi
Bu yazıyı yazarken attığım başlık bile ne kadar “eskidiğimi”, okuyacak olan gençlerin bu kocamış adamın kelamını okumaktansa daha yenilikçi düşünceleri tercih edecekleri endişesini aklıma getirmedi değil. Ben ne ekonomistim ne de tarihçi. Ancak bugünün sorunlarını anlamak için biraz geçmişe dönük bazı çıkarımları yapmanın önemine inanan kendi çapında bir yazar olarak aşağıdaki satırları kaleme almanın önemine inanıyorum.
Benim kuşağım sürekli krizler yaşayan bir kuşak. Darbelerle büyüdük, ekonomik krizlerle bir arada yaşadık, olanı biteni tevekkülle karşılayanlar, “bunlarda geçer yahu!” diyerek seyirci kalmayı tercih ettiler. Ancak sadece seyirci kalmak içinde yaşadığımız kısır döngünün ortadan kalkmasına ne yazık ki yetmedi ve yetmeyecek.
Bir vesileyle tanıştığım ve dostluğundan büyük keyif aldığım Prof. Dr. Ali Akarca ile muhabbetimiz sırasında krizlerden, özellikle içinde bulunduğumuz krizden nasıl çıkmak gerektiği, eksik olanın özellikle muhalefet cephesinde ne olduğu konusunda bazı düşünceleri arka arkaya yazmanın önemli olduğu sonucuna vardım.
Çok eskiye gitmeden “2000 krizi ile günümüz krizinin farkı ne?” sorusunu sormak önemli. Hatırlayalım, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, dönemin Başbakanı merhum Bülent Ecevit’e anayasa kitapçığı fırlattığı bahanesiyle başlayan finansal kaynaklı ekonomik kriz büyük bir yıkıma yol açmıştı. Yine aynı dönemde yaşadığımız 1999 Ağustos depremi sosyal afetle doğal afeti bir araya getirmiş, krizin daha da........
© Muhalif
