menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

ÇIKARLARIN YÜKSELİŞİ DEĞERLERİN ÇÖKÜŞÜ

21 0
01.11.2025

ÇIKARLARIN YÜKSELİŞİ DEĞERLERİN ÇÖKÜŞÜ

Çağımızın temel sorunlarından, hatta derin krizlerinden biri, “değerler ve çıkarlar” çatışmasıdır. Zira günümüzün insanı, artık geçmişte olduğu gibi değerlere itibar etmiyor, çıkarları söz konusu olduğunda vicdanının uyarısına rağmen değerleri değil de çıkarlarını önceliyor. Bu nedenle de ahlâkî değerler, ya itibarsızlaşıyor, silikleşiyor , önemini kaybediyor ya da “işine geldiği sürece” hatırlanan ve kullanılan bir araca dönüşüyor. Diğer bir ifade ile insanlar, değerlere göre değil de “işini bilmek” anlayışı ile hareket ediyor ve bu “işime yarıyor mu?” diye soruyor ve ona göre tutum ve davranışlarını ayarlıyor. Bu nedenle de ilke ve kurallar, önemini ve değerini yitiriyor; çıkarlar, daha çok belirleyici oluyor.

Ne var ki insanların çıkarlarını, değerlerin önüne koyması, onları küçük hesapların adamı, hatta esiri yapıyor. Dolayısıyla ilkesiz ve kuralsız bir anlayışla elde edilen başarı, sonunda insanı öz benliğinden ve insanlığından uzaklaştırıyor, ruhunu yoksullaştırıyor ve çoraklaştırıyor. Bu da zamanla hem bireysel yozlaşmaya hem de toplumsal çöküşe sebep oluyor.

Bununla birlikte insanın fıtraten sahip olduğu vicdan, onu rahat bırakmıyor; her ne kadar köreltilirse köreltilsin, yine de içten içe kendisini rahatsız etmeye devam ediyor. Nitekim insanoğlu, kendini uyaran ve rahatsız eden vicdanını kısmen de olsa rahatlatmak amacıyla ne yapayım “herkes yapıyor ben de yapıyorum” deme ihtiyacı hissediyor ve bunu bahane ediyor. Dolayısıyla hatalarını ve günahlarını, başkalarının hata ve günahlarıyla mukayese ederek rahatlatmaya çalışıyor. Ancak bu rahatlatma, insanın ilke ve kuralları çiğneyerek değerleri küçültmesi ve buna karşılık çıkarları yüceltmesi onun ahlâkî sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor.

Dahası böyle bir zihniyetinin oluşmasına sebep olduğu ve ahlâkî değerlerin çürümesine zemin hazırladığı için de iş dünyasında dürüstlük, yönetimde adalet, sosyal ilişkilerde güven ve ortak değerler sarsılıyor; temeli ahlak olan ilke ve kurallar, yerini temeli fayda ve çıkar olan davranışlara terk ediyor. Bu nedenle de ferdî ve toplumsal düşünceler, dinî değerleri devre dışı bırakıyor. Sonuçta ahlâkî değerler ilke olmaktan çıkıyor, araç değerlere dönüşüyor. Böylece doğru-yanlış ayrımı ortadan kalkıyor, ahlâkî duyarlılık, toplumsal normlara ve çıkar hesaplarına feda ediliyor.

Her konuda olduğu gibi bu konuda da Kur’an, Müslümana önemli bir tavsiyede bulunuyor; “Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar.”[1] diyerek onu uyarıyor, böylece sayı üstünlüğünün, “ahlâkî meşruiyet” anlamına gelmediğini ve doğruluk kriterinin, çoğunluğun görüşünde değil, ilke ve kurallarda olduğunu açıklıyor. Bundan da Allah Teâlâ’nın, çoğunluğun ölçütlerine uyulmasını istemediği anlaşılıyor. Söz konusu ayette, “Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan, seni Allah’ın yolundan........

© Mir'at Haber