DÜNYA NEREYE GİDİYOR?
Dünya’nın nereye gittiği bizi ne ilgilendirir ki? Onun bir sahibi var. Önemli olan, biz ne yapıyor, nereye gidiyoruz? Çünkü herkes için “ancak yaptığının karşılığı vardır”. Hem de “Misgale zerretin hayran yerah ve misgale zerretin Şerran yerah” ölçüsünde.
Bir de günde 40 kez “Fatiha” okuyoruz ve “Elhamdülillahi Rabbil alemin” diye başlıyoruz. O zaman bir sorun yok demek. Hem değil mi ki, ecelinizden önce ya da sonra ölmeyeceksiniz. Şehid olacaksanız, ölümsüz olacaksınız. Rızgınızdan az ya da çok da yemeyeceksiniz, kaderinizden başka da bir kader yok. “Galu bela” zamanında “elestü bezmi”nde, Allah (cc) “Ben sizin Rabbiniz miyim” dediğinde biz “Evet” demedik mi? O ahid gerçekti değil mi, o zaman ne gam..
Hal böyle olunca şimdi kendinize dönüp bakın, bu söze ne kadar sadıksınız, Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olan bir hayat mı yaşıyorsunuz, yoksa gazab vesilesi olan bir hayat mı yaşıyorsunuz.. Biliyoruz değil mi, “Allah (cc) bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek ister”. Böyle davranıyorsanız o zaman ne gam! Evet, Allah (cc) bizi mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. Biz şükredenlerden, sabredenlerden, direnenlerden olacağız, öyle söz verdik. Yaşadığımız zamana, mekana, olaylara ve kişilere karşı adil şahidler olacağız, bir kavme olan düşmanlığımız bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmeyecek! Kurtuluşa erenlerden olmak için, din ve devlet büyüklerini, Allah’tan başka hiç kimseyi İlah ve Rab edinmeyeceğiz.
Biz alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti olduğumuz için aslında kendi ülkemiz, bölgemiz hatta tüm dünya bizi ilgilendirir. Bu dünyada yaptığımız, yapmamız gerekirken yapmadığımız, söylediğimiz ve söylememiz gerekirken söylemediğimiz herşeyden hesaba çekileceğimiz bir gün var. Onun için gelecekte muhtemel olacaklar için hazırlık yapmamız gerek.
Önce şunu görelim, biz ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz ve bugünkü gidişata bakarsak, gelecek günler, geçen günleri aratabilir. “Vel asr” da ne deniyordu? “İnsanların çoğu hüsrandadır” denmiyor, “insanlar hüsrandadır” diye başlıyor ve istisna olanları sayıyor: “İman edenler, amel-i salih olanlar, birbirlerine Hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna”.
Resulullah’a (sav) “kıyamet fitnesi”ni soruyorlar da, o “Bildiğimi bilseydiniz, çok ağlar, az gülerdiniz“ diyor. Şimdi çokça tevbe-isdiğfar zamanıdır.
Ülkemiz, bölgemiz, dünyanın genel gidişatı ortada. Zulüm had safhaya, cahillik de, yoksulluk da öyle. Aile dağıldı, çocuklar sahipsiz, adaleti ara ki bulasın. Fuhuş, uyuşturucu ve kumar aldı başına gidiyor. Batıda İhtida, İslam dünyasında İrtidat dönemi. Lut kavminden beter işler oluyor bugün dünyada. Gazze’de bebekler katledilirken uyuyan bir İslam dünyası var. Bu durum ila nihaye böyle devam edemez. “Allah’ın ipi”ni bırakanların peşinden gidenler, onlarla birlikte helak olacaklar bu gidişle. Zalimleri yakacak olan ateş, onları da yakacak.
Bakın, bu coğrafya Hz. Adem’in, Hz. Nuh’un, Hz. İbrahim’in, Hz. Eyyub’un ülkesi. Tarihin nabzının attığı bir coğrafyada yaşıyoruz. Peygamberler bile “Ezel – Ebed” davası gütmedi. Ezeli ve ebedi olan yalnız Allah’tır.(cc) Kim ki böyle bir iddia ile ortaya çıkarsa Allah onları helak eder. Sakın onların peşine takılmayın. Peki bölgemizde neler bekliyoruz? Kuzeyde bir Ukrayna belası var. Güneyde........
© Mir'at Haber
