Asrın Zihniyeti
Zihniyetini betonla imar edenler, hayatın ve dünyanın inşaat işleriyle mamur olduğuna inanır. Kurumlar binalarıyla, yollar asfalt ve viyadükleriyle, boğazlar köprüleriyle ihya edilir. Bundan soyut kavramlar; adalet, eğitim-öğretim, seyahat, sağlık ve sair de nasibini alır. Özellikle adalet, bölgenin en büyük binalarıyla, adına saray denen devasa yapılarla sağlanır! Böylece memleketler adalet timsali; “Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa koyunu / Gelir de Adl-i İlahi sorar Ömer’den onu” dizeleri dillere pelesenk edilecek kadar sorumluluk, ancak mülkü şahıslara ihdas edecek kadar hırs sahibi kesilir.
Adalet yoksunluğu saraylarla sınırlı kalmaz. Elbette ihaleler verilip köşe bucak demeden memleketin dört bir yanına ismi adaletle tamlanan saraylar inşa ettirilir. Adaletle sarayın yan yana gelişi hayli ilginçtir de beraberinde daha büyük, daha görkemli, daha muhteşem cezaevleri yaptırılır. Sonra kapasitesi artırılmış, hücreleri daraltılmış, binaları genişletilmiş mahpus damı, mahkûmlarla süslenir! Öyle ya bu kadar emeğin heba olması, cezaevinin boş, insanlarınsa cezasız kalması abes olur! Derhal doldurulur. İcabında insanlar önce tutuklanıp cezaevine gönderilir; sonra iddianame düzenlenir. Bazen de isnat edilen suç daha hapse tıkılma sürecinde bambaşka suçlarla pekiştirilir. Ancak bunların hiçbiri mühim görünmez. Mühim olan daha fazla mahkûmu barındırabilecek binaların yükselişi, mümkünse her yeri inşaat alanına çevirebilmektir. Bu denli çalışmaya ve tüm ekonomik faaliyetlerin gelip inşaata dayanışına rağmen iktisadi........
© Milli Gazete
