Asrın muhabbeti
Güya kurucu paradigma adı altında merkeze konuşlanıp bir değer üretmeksizin salt varlıkları itibarıyla kabul görmeyi umanlarla küresel oligarşinin mevsimsel ihtiyaçlarını giderip, bizzat Amerikan emperyalizmine hizmet edenlerin ya da işte daha anlaşılır basitlikte uluorta sözü edilen meşruiyet uğruna distribütörlük yapanların aslında aynı olup sadece renklerinin farklı olduğu, birinin daha koyu lacivert takıldığı fark edilirse her şey düzelir. Belki memleket sosyolojisi bunun tamamen farkındadır da hangi renk olursa olsun kendinden mamul olana canhıraş biçimde sahip çıkma güdüsüyle hareket edişin doğal karşılığını yaşar. Gemisini yüzdüren kaptandır çünkü yüzdüremeyip onu batıranın akıbeti hakkında haber verecek olan geride kalıp bu elim vakayı seyretmekle iktifa edenlerdir ki şahit olup müdahalede bulunmayan hainlerden çok da gerçeğe dönük rivayetler beklenemez. Herkesin aynı anda şahit olabildiği bir vakada dahi kurgusal tarih oluşturabildikleri, aciz bırakılışları kahramanlık, dalga geçişleri iltifat diye tevil ettikleri görülür. İhanettir, lakin ihanetin tanımı bile artık bambaşkadır.
Bir köşede özlemle beklenip üstüne gül, çiçek, konfeti atılan; geçince ardından koşulan mersoların, içindekilerle beraber üstüne toprak atıldığında her şey düzelir. Siyasal değil tamamen sosyolojik vakadır ki bu ilginç serencamın ancak figüranını oynayabilen kitleler, birer birer, birey birey ruhsal anlamda rahatsızlıktan maluldür. Ve nedense söz konusu sosyoloji cami kapılarında,........
© Milli Gazete
