menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sırlar ve şifanın izinde

22 0
saturday

Şehirlerin beton labirentlerinde kaybolmuş bedenlerimiz, bir yandan kan tahlilleri ve "mükemmel yaşam" reçeteleriyle uğraşırken, bir yandan da içimizde biriken sırlarla boğuşuyoruz. Terapistin ofisi, Anadolu’nun köy meydanlarındaki o çınar gibi; kökleri güvene, dalları sırlara uzanıyor. Orada, bir tas çorbanın paylaşımındaki samimiyetle, insan yalnız olmadığını hatırlıyor. Çünkü sır, toprağa atılan tohum gibidir: Ya zehirli bir bitkiye dönüşür ya da şifalı bir ottan filizlenir.

Terapide sır, hasta ile kurulan köprünün ta kendisi. "Bu ofiste söylediklerin sadece seninle kalacak," cümlesi, bir çınarın gölgesine sığınmak gibi. İnsanlar, çocukluk travmalarını, aldatma korkularını, öfkelerini bu gölgede bırakır. Terapist ise, tıpkı köydeki şifacı nine gibi, yargılamadan dinler. Çünkü biliyor: Sır, ancak güvende hissedildiğinde açığa çıkar. Bir hasta, "Eşimi aldatıyorum," dediğinde, terapistin içinden "Vay canına!" diye bir şimşek çaksa da, dışarıya "Bu hissi nasıl taşıyorsun?" diye sorar. Çünkü terapinin kökleri,........

© Milat