menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İstanbul sokaklarından notlar

75 26
23.03.2025

İstanbul’da bir sabah, metrobüs kuyruğunda beklerken, yanımda duran adamın telefonundan yükselen döviz kuru haberlerini duydum. Suratındaki ifade hiç yabancı değildi, bir yanda endişe, diğer yanda inat. Bu şehir, insanı böyle büklümlere sokan bir labirent. Ama tam da o sırada, önümüzdeki simitçinin tezgâhından yayılan sıcak kokunun insanları nasıl gülümsettiğine şahit oldum. İstanbul’un paradoksu işte burada, hem yoran hem hayata bağlayan bir enerji...

Eminönü’nde balık ekmek tezgâhlarının önünde kuyrukta bekleyenlerin sabrına hayranım. Lüferin fiyatı her geçen gün artıyor, ama tezgâhtaki balıkçıyla müşteri arasındaki şakalaşmalar hiç eksilmiyor. “Usta, bugün deniz ne vermiş?” diye soran bir ses, karşı kıyıdaki lüks restoranlarda duyulmayan bir samimiyet taşıyor. Bu şehirde hayat, bazen bir balık ekmeğin içine sıkıştırılan soğan halkaları kadar basit aslında: Acıyı ve tatlıyı aynı anda sunuyor.

Kadıköy’deki kitapçıların vitrinleri, Türkiye’nin ruh halini ele veriyor. En çok satanlar raflarında yan yana dizilen kitapların türleri bile bir hikâye anlatıyor: Kişisel gelişimden distopyalara, klasik romanlardan........

© Milat