Adanmış bir çift göz
Gazze’nin Cibaliye Kampı'nın oğlu olan, küçük yaşlarında Allah'ın kitabını ezberleyen, İslam Üniversitesi'nde İslami İlimler Fakültesi’ni en yüksek dereceyle bitiren bir şahsiyetti Ebu Ubeyde… Gökten inmemiş, topraktan bitmemişti. Ailesi, çocukları olan, arkadaşlarının arasında tanınan sevilen bir Gazzeliydi…
Ebu Ubeyde yalnızca bir direnişin sözcüsü değildi. O, onur ve haysiyetin bir bedende cisimleşmiş hali, umut ile direncin yan yana yürüyüşüydü. Yıllar boyunca halkının sesi olurken, aslında sadece bir mücadeleyi dile getirmiyor, aynı zamanda insanlığın vicdanını da yankılıyordu. Adı anıldığında, gözlerin önünde sadece bir insan değil, adanmışlığın ve dik duruşun gölgesi belirirdi.
O, hiçbir şeyleri kalmamış çocuklar adına dünyaya seslendi. O konuşunca sanki Gazze konuşuyordu. Gazze'deki her gözyaşı onun sesinden geçiyor, yitirilen her ekmek parçası onun solmuş yüz hatlarına yansıyordu.
Tek bir kurşunu bile düşmanından başkasına sıkmamış bir adamdı… Dava uğruna yaşamış, hayatını kendi çıkarları için değil, halkı için harcamış, dürüstlüğü ve açıklığıyla güven kazanmış bir insan… Bu yüzden düşmanları kadar, işbirlikçi hainlerin de en büyük korkusu oldu. Çünkü onların en zayıf noktalarını, ikiyüzlülüklerini yalnızca varlığıyla ifşa ediyordu. Bir söz, bir bakış ya da sadece bir duruş yeterdi, çıplak gerçeğin üzerindeki tüm perdelerin düşmesi için…
Ebu Ubeyde, bir aynaydı. Hainlerin, yüzünü başka renklere boyayanların gerçekte ne olduğunu yansıtan berrak bir ayna… Bu yüzden onun görüntüsü bile titretmeye yetiyordu dizleri. Onu görenler, aslında kendi kaybettiklerini, kendi karanlıklarını hatırlıyordu. Çünkü o, yitirilen şerefin sembolüydü. Unutulan adamlığın,........
© Milat
