Kocakarı İmanı
'Yeni'yi olası bir tehdit unsuru olarak görüp, eldekini koruma güdüsüyle gardımızı alıp savunmaya geçmek; 'eski'yi korumayı ve muhafaza etmeyi seçerek muhafazakar bir tutum sergilemek, benim de sıkça yaptığım birşeydir. Alışılmış ve süregelmiş olan şey, belli ki tasdiklenerek zamanın eleğinden geçmeyi başarmıştır. Eh, bir bildikleri vardır! Dolayısıyla, gelenekselciliğe dayanmış olan sırt, sıvazlanacaktır. Bu, güvenli olan yoldur.
Fakat, ya kuruyla beraber yaşı da yakıyorsak? Olağan şüpheli ve olası tehdit olarak algılanan şey, aslında bilinmesi, görülmesi, öğrenilmesi, uygulanması ya da yaşanması gereken bir şeyse? İt izinden, at izinin ayrılması icap ediyorsa?
Bu yazıda, 'yeni' olandan yana saf tutacağım, anlaşılabileceği üzere.
Bir eşyanın, kişinin ya da herhangi bir dünyevi getirinin yenisinden değil, bilginin yeni olanından söz edeceğim. Bilgi derken...
'Bilim insanlarını heyecanlandıran, bilim dünyasında çığır açan yeni bir gelişme' tadındaki haberleri gazetelerde sıkça okurken, aynı minvaldeki benzerî bir haberi dinsel bir mihenk taşına vurup o paralelde algıladığımız zaman, son dinin bundan yaklaşık 1500 yıl önce bildirildiğini ve son kutsal kitabın tamamlandığını söyleriz. Söylemeliyiz de, zaten! Hangi cüretle, 'yeni'den bahsedebiliriz? Eğer böyle bir durumda, varsayılan söz konusu 'bilgi'........
© Merhaba Haber
