Öcalan Moskova’ya nasıl geldi?..
Sabah gazetesinin 21 Ekim 1998 tarihinde çıkan sayısının manşetinde iri puntolarla, herhalde o ana kadar Türkiye’de bir avuç insanın dışında kimsenin duymadığı tek bir kelime vardı: Odintsovo.
Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz, 9 Ekim’de Türkiye’nin baskısıyla Suriye’den ayrılmak zorunda kalarak Yunanistan’a giden ancak üç saat içinde ülkeyi terk etmesi istenen PKK lideri Abdullah Öcalan’ın nerede olduğu konusunda Sabah Ankara Bürosu’nda gazetecilerle konuşuyordu. Birden masadaki Moskova haritasında bir noktaya parmağını koydu ve “İşte burada” dedi. Gösterdiği noktada Moskova’nın dış semtlerinden Odintsovo vardı.
21 Ekim 1998 tarihli sabah. Kaynak: kitantik.com
Sabah’ın flaş haberinin Türkiye’yi ayağa kaldırmasıyla doğal olarak Moskova’da görevli Türk gazeteciler de alarma geçti. Sabahın manşetini internetten görür görmez gazetem Milliyet’i aradım ve hemen koşarak, koşarak ne kelime, adeta uçarak Odintsovo’ya gittim. Tabii, Moskova’daki diğer Türk gazeteciler de oraya gelmişti. O zamanlar basında inanılmaz bir rekabet olduğu ve sürekli “haber atlatma” hayalleri kurduğumuz için birbirimizi görmekten haliyle hiç hoşlanmadık! Sakin kafayla ne yapmamız gerektiğine karar vermek için sabahın köründe McDonald’s’a oturduk. Hepimizin aklında tek soru vardı:
Öcalan’ı nasıl bulacağız?
Aklımıza ilk gelen, Rus’a benzemeyen, Kürt olabilecek kişilerin çevrede dolaşıp dolaşmadığını gözlemlemekti. Planımız basit, basit olduğu kadar da naifti: O tipte biri McDonald’s’ın önünden geçerse takip edecek, şansımız yardım ederse Öcalan’ın kaldığı “daça”nın (yazlık ev, villa) hatta belki de kendisinin fotoğraflarını çekecek, gazetelerimize manşet olacaktık!
Öcalan’ı bulma planları yaptığımız yer…
Saatlerce oturup boş boş etrafı seyrettikten sonra birimizin arabasıyla semtin sokaklarında dolaşmaya başladık. Odintsovo’da yüksek duvarlarla çevrili sayısız “daça” vardı, büyük ihtimalle Rus gizli servisine ait iyi korunan bir yer olmalıydı. Uzun süre dolaştıktan sonra öyle bir ev göremeyince ayrıldık.
Sabah’taki haberin Türkiye’yi ayağa kaldırmasından sonra Ankara’daki Rus Büyükelçisi Aleksandr Lebedev ve Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Vladimir Rahmanin ayrı ayrı açıklama yaparak Öcalan’ın Moskova’da bulunduğunu “Böyle bir şeyin olması mümkün değil” mealinde sözlerle kesin bir dille yalanladı.
Fakat Yılmaz’ın açıklamasından ve Moskova’nın yalanlamasından sadece birkaç gün sonra Rusya Parlamentosu Öcalan’ın yaptığı siyasi sığınma talebini 4 Kasım’da kabul edince durum resmi olarak da kesinleşmiş oldu.
Uykusuz geceler geçiren biz Moskova’daki Türk gazeteciler bütün uğraşlarımıza rağmen Öcalan’la ilgili en küçük bir bilgiye bile ulaşamıyorduk.
Ama Türk gazetelerinde büyük olasılıkla MİT tarafından sızdırılmış Rusya ile ilgili çok sayıda iddia çıkıyordu, ne yapacağımızı şaşırmıştık.
Ortaya atılan son iddiaya göre Öcalan Moskova’dan Nijniy Novgorod’a gitmişti. Haber hepimize aynı anda ulaştığı için birlikte gitmeye karar verdik ve gece yarısı Moskova’dan hareket ettik. Yaklaşık 400-450 kilometre uzaktaki Nijniy Novgorod’a sabahın erken saatlerinde vardık. O saatte açık tek yer olduğu için yine bir McDonald’s’a oturup ne yapacağımızı konuştuk.
Elbette trajikomik ve çaresiz bir durumdaydık, nüfusu iki milyona yaklaşan bir yerde oradaysa bile gizlenen Öcalan’ı nasıl bulacaktık?
Biraz araştırma sonucu kent Valisi İvan Sklyarov’un o sabah yapılacak Nijniy Novgorod Belediye Meclisi toplantısına katılacağını öğrendik. Saat 09.00 sıralarında içeri girdik ve gelir gelmez Sklyarov’u soru yağmuruna tutmaya başladık. Sabah mahmurluğunu atamamış Vali için herhalde gerçeküstü bir andı, rüyasında görse inanmayacağı bir durumda bulmuştu kendini. Sabahın köründe bir grup Türk gazeteci etrafını sarmış, “Abdullah Öcalan buradaymış, doğru........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein
Rachel Marsden
Joshua Schultheis