menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Suriye’deki yeni denklem ve istihbarat savaşları

42 1
06.04.2025

Siyaset her koşulda kendisini yalın biçimde açıklayan bir disiplin değildir. Bilim olarak adlandırılmasının da nedeni budur. İzlenerek değerlendirilmesi pozitif bilimlere göre çok daha uzun zaman alır ve kesin sonuçlar yerine, tezler ileri sürer. Zor bir alandır çünkü siyasetin öznesi de insandır. Siyasetin irdelediği, gözlemlediği kurumların tamamı da insanlardan oluşur.

Trump ikinci kez başkanlık koltuğuna oturduktan sonra art arda aldığı kararları uyguluyor. Dünya Trump’ı izliyor. Siyaset bilimi de. Ne istediğini anlamak için yaptıklarından yola çıktığınızda bile bir yere, somut bir sonuca ulaşamıyorsunuz. Ama biliyorsunuz ki Trump’ın bir mantık kurgusu var ve yaptıklarını o belirliyor. Yani aldığı ve uygulamak istediği kararların Trump’a göre bir anlamı ve nedeni var. Bu tüm siyasetçiler için geçerlidir.

Trump üzerinden bu meseleyi anlatmamın nedeni somut bir örneğe ihtiyacım olmasından. Meseleyi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye getireceğim. Bahçeli’nin 28 yıldır genel başkanlığını yaptığı partide, siyaset yapmak aslında çok basit. Mesela “Öcalan’ı asacağız, terörle mücadeleye ödün vermeden taş üstünde taş bırakmadan devam edeceğiz…” dediğiniz zaman başka herhangi bir politik söylem ya da projeye ihtiyaç duymadan oyunuz yüzde 10’un üzerine çıkıyor. Bu oranı bulabilmek için diğer partilerin neler yaptıklarını bir düşünün. İşte Bahçeli bu “konforlu” alanı bıraktı ve hem kendisi hem de partisi için büyük bir risk aldı, Öcalan’ın serbest bırakılmasını istedi. Hatta bu konuda AKP’nin “işi ağırdan” almasını da muhtelif imalarla eleştirdi. Bu tablonun politik olarak Bahçeli’nin mantığını bile aşan bir nedeninin olması gerektiğini hepimiz düşündük ama bir yere varamadığımızı söylememiz lazım.

Tartışmalarımızın öznesi olmaya Bahçeli 1 Ekim’de DEM hamlesi ile başladı ve ardından Öcalan çıkışı ile bu hamlesini büyüterek sürdürdü. Oysa ilk işaret fişeğini, 28 Mayıs 2024’te “önümüzdeki günlerde çok şey değişecektir, her şey değişecektir inşallah Türkiye değişmez…” diyerek fırlatmıştı. Bütün bu “gizemli” açıklamaların nedeninin Suriye olduğu da bir süre sonra anlaşıldı.

Bütün kapalı toplum ve katı devletler gibi Suriye’nin de istihbarat örgütü çok güçlüydü. El-Muhaberat, Esad’ın yıkılması üzerine dağıldı. Ama istihbarat örgütleri işleyişleri nedeniyle kolay kolay yok olmazlar. Muhtemelen klikler halinde ve küçük organizasyonlar şeklinde bu yapı hayatına devam ediyordur. Bir kısmını İran’ın, bir kısmını da İsrail’in “kontrol”........

© Kısa Dalga