Trump’tan İstanbul Savcılığı'na TÜSİAD’dan Kahtalı Mıçı’ya
Dünya koca evrende küçük bir köy.
Köyün ileri gelen aileleri ise herkesin malumu: ABD, Çin, Rusya ve Avrupa Birliği. Köyün yeni muhtarı ise 5 Kasım 2024’te yapılan seçimleri kazanan ama görevine 20 Ocak 2025’te başlayan Trump.
Trump’tan önceki muhtarlar, yani önceki ABD Başkanları, adına hukuk dedikleri, adına insan hakları dedikleri, helvadan bir put yapıp, acıktıklarında bu putu yemekten çekinmemişlerdi. 70-80 yıl önce tedavüle soktukları bu sistemle Afganistan’dan Irak’a, Suriye’den İran’a işgal ettikleri veya etmek istedikleri ülkeye saldırmadan önce hep “hukuki” bir sebep buldular… Demokrasi, adalet, hukuk götürmek bahanesiyle işgal ettiler, sömürdüler.
Gerçek bir tüccar olan Trump hukuk ve insan hakları tiyatrosunu sıkıcı, bürokratik bulmuş olacak ki ABD’yi şirket gibi yönetmeye karar vermiş. Sadece kendi ülkesini şirket gibi yönetse sorun yok ama ABD’nin muhtarı aynı zamanda Dünya Köyünün muhtarı olunca tüm devletlerin de bu modaya kapılacağından şüpheniz olmasın. İleri görüşlü bir ülke olarak bu kervana, kervan yolda düzülür diyerek erken katılmış olsak da düzenden memnun olanların vites büyütmesi yakındır. Yeni dünya düzeni nedir derseniz kurdun kuzuyu yemek için bahane üretmesine gerek olmadığı, kuzuyu suyunu bulanıklaştırmakla bile suçlamadığı bir düzendir derim. Bu düzenin en çarpıcı işareti ise Trump’ın, "Filistinliler, Gazze dışında başka bir yerde güven içinde yaşayacaklar. Gazze’yi işleteceğiz; satın almayacağız" cümlesidir. ABD’nin Ukrayna’ya askeri ve finansal desteğinin Ukrayna’nın sahip olduğu nadir toprak metalleri ile karşılanacak bir anlaşmaya bağlı olarak sürdürülebileceğini söylemesidir.
Konuyu buradan Türkiye’ye bağlayalım. Geçen hafta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının bir açıklaması ve de analizi düştü haber sitelerine, “…batı illerinde ise Kürt nüfusunu özerklik sistemine benzer bir sistemle yerel yönetimlere dahil edilmesi planlaması çerçevesinde oluşturulduğu ve adına da “Kent Uzlaşısı” denildiği, Kent Uzlaşısı formülü ile batı il ve ilçelerindeki Kürtlerin, belediyeleri kazanamasalar da uzlaşılacak ve desteklenecek aday karşılığında, belediye meclislerinde belli sayılarda kota elde edilmesi sonucu belediye meclis kararlarında söz sahibi olmalarının, yerel yönetimlerde yer almalarının ve siyasi bir denge olmalarının amaçlandığı ... anlaşılmıştır.” Eskiden bu tip resmi açıklamalarda Kürtler, Kürt nüfusu falan denmezdi, bölücü terör örgütü üyeleri denirdi, bir bahane bulunurdu, toplum ikna edilmeye çalışılırdı. Belli ki gerek kalmamış.
Anlaşılan Türkiye’de bir şeyler değişiyor. Trump’ın seçimleri kazanmasının arifesinde İstanbul Adliyesi'nde önemli değişikler oldu. Bu değişiklikler sonrasında sadece İstanbul Adliyesi değişmedi, Esenyurt Belediyesi Başkanından Beşiktaş Belediyesi Başkanına, Kartal Belediyesi Başkan yardımcısından, Ataşehir Belediyesi Başkan yardımcısına değişen değişene. Sanki Mart 2024’te Türkiye halkı x,55 oranıyla seçime katılmamış, belediye meclislerinde ve belediye başkanlıklarında CHP’yi birinci, AK Partiyi ikinci parti yapmamış gibi. Sanki yerel seçimlerde DEM Parti, MHP’den fazla oy almamış 3 büyükşehirde belediye başkanı çıkarmamış gibi. Yeni dünya düzenine paralel şekilde yeni Türkiye düzeninde de yerel seçim sonuçlarını tanımamak için de bahaneye, suyu neden bulandırdın demeye gerek yok artık...
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın CHP’nin müstakbel belediye başkan adayı........
© Kısa Dalga
