İzninizle, toplumsal bir duyarlılığı seslendireyim…
Genelde, önce yazımın başlığını belirleyip yazar, sonra devamını getiririm.
Bu yazımın başlığını daha keskin bir içerikle yazabilirdim.
Yazmadım.
Zaten, toplumsal huzur ve birlik – beraberlik açısında rahatsız edici bir dönemden geçiyoruz. Gerek ekranlardan konuşurken, gerekse makalelerimi yazarken, barışçıl bir yaklaşıma her zamankinden fazla özen gösteriyorum.
Konuları yorumlarken, yangına benzin dökmüyorum.
***
Uzun bir ANCAKKKKK deyip devam edeyim.
Devam ederken de 1964 – 1965’lere gideyim, öncelikle.
21 Aralık 1963 Rum saldırıları sonrası 25 Aralık 1963’de K. Kaymaklı’yı terk ettik. Bir kez daha evlerimize dönemeyeceğimizi ve bize GÖÇMEN deneceğini bilmiyorduk.
Çok zor koşullardı.
Başımızı sokacak bir yer bulmak çok zordu. Uzun zaman annem ve babamla Ortaköy’de, suyu ve tuvaleti olmayan bir dükkancıkta kaldık.
İşte o koşullarda Türkiye Kızılay’ı üzerinden hem sağlık hem de gıda malzemeleri geldi. Annem, eliyle kumaştan çanta dikmişti. Cemaat Meclisi’nin altında bir yere gider, karne ile ücretsiz, temel gıda ürünleri alırdık.
Bütün kritik dönemeçlerde Türkiye’nin yardımlarını, hiçbir Kıbrıs Türkü unutmaz. Ankara’da siyasi erki elinde tutanlar değişti, Kıbrıs Türkü’ne yardım anlayışı değişmedi.
Bizim özellikle, statüsüz insanlarımız, yalakalık sınırlarına girmeden teşekkür etmeyi bilir.
***
Uzun yıllar Türkiye’nin finansal desteğiyle yapılan projelerin uygun yerine tabelalar konulup, Türkiye’nin hibe katkıları görünür hale getirilmedi.
Avrupa Birliği, katkıları, pek çok........
© Kıbrıs Gazetesi
