Başörtüsü yarasını kaşırken dikkat edilmesi gerekenler…
Kıbrıs Türk halkı, bazı çevreler ve onların temsilcilerince körüklenen başörtüsü konusunu ana gündem maddesi haline getirebilmek için canla başla uğraşıyorlar. Özgürlük zırhının arkasına saklanarak, marjinal kesimlere ‘al da kullan’ diye malzeme veriyorlar. Halbuki bilinmesi gerekir ki, Kıbrıs Türk halkı Atatürkçüdür, çağdaştır. Din konularında da özgürdür ve baskıyı asla kabul etmez. Hele gericiliğe kesinlikle prim vermez. Dün öyleydi, bugün de öyle! Kıbrıs Türk halkının Varoluş ve Özgürlük Mücadelesi Lideri Dr. Fazıl Küçük, sapına kadar Atatürkçü idi ve laikti. Dini siyasete alet edenleri affetmez, onların bu ülkede, meydanı boş bulup da ahkâm kesmelerine müsaade etmezdi. Bu çerçevede Atatürk ilkelerine ters düşen, bazı gerici din adamları burada tutunamadı ve geldikleri gibi gittiler. Özetle Dr. Küçük, dinin gereklerinin yerine getirilmesini savunur, ama gericiliğe de zerre kadar fırsat vermezdi. İngiliz döneminde bile, bizler lise talebesiyken, haftada bir cuma günleri Selimiye Camii’ne götürülür ve Cuma Namazını kılardık. 1950’li yıllarda hiçbir baskı ve empoze olmaksızın kadınlar kara çarşafları atıp, medeni kıyafeti benimsedi. Bir kısmı başına yemeni takıverdi. Kimse zorlamadı. Dinde empoze yoktu. Ancak genele de uyum sağlamak lazım.
Başörtüsü konusunda görüşlerini dile getiren Milli Mücadele Vakfı Başkanı Aziz Gülbahar, “Kıbrıs Türk halkı Atatürkçüdür. Varoluş ve özgürlük mücadelesini Atatürk ilkelerine bağlı kalarak yürütmüş ve sonunda, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin büyük özverisi ve desteğiyle özgürlüğünü kazanarak kendi egemen devletini kurmuştur” dedi. Gülbahar, ortada iyi niyet varsa, bir çocuğun başörtüsüyle yıllardır öğrenimini sürdürdüğü okuluna devam etmesinin mümkün olduğunu ifade etti. Gülbahar ayrıca başörtüsünü........
© Kıbrıs Gazetesi
