Zehir saçan Ortodoks ruhani etkisi
Geçen hafta, ABD Rum Ortodoks Başpiskoposu Elpidophoros’un Beyaz Saray’ı da bulaştırdığı skandalını yazdığımda yığınsal okur görüşü aldım… Bazı okurum bu tür skandalların şımarıklık ve kendini bilmezlikle eş olduğunu ve ciddiye alınmaması gerektiğini belirttiler… Ben de diyorum ki, eğer ciddiye alınmazsa gerek Kıbrıs sorununun ve gerekse Türk – Yunan ilişkilerinin kronik bozukluğunun baş sorumlusu olan Rum Ortodoks Kilisesi’ni aklamak isteyenlerin safına katılırız.
Bu kilisenin marifetleriyle ilgili bir değerlendirme çalışmasına başlamadan önce Başpiskopos Elpidophoros’un Beyaz Saray münasebetsizliğine bir kez daha değinmeliyim.
Bu ruhani fanatik, 25 Mart Yunan Bağımsızlık Günü dolayısıyla Beyaz Saray’da düzenlenen Yunan ve ABD bayraklarıyla donatılmış törende Başkan Donald Trump’tan İstanbul’un Türkiye’den alınıp Yunanistan’a verilmesini istedi alkışlar arasında!… Türkiye ve Türklük aleyhinde de bir dolu hezeyan yumurtladı medyanın önünde… Ve de yine alkışlar arasında…
Kıbrıs’ın tarihini bilenler, Kıbrıs sorunu içinde, dünyaya da yayılan bu Ortodoks Kilisenin elinin ne kadar kanlı olduğunu da çok iyi bilirler… ENOSİS uğruna tepeden tırnağa suça batmış ve daha da batmakta berdevam olan bu kiliseyi hiçbir hafifletici gerekçe ve sahte propaganda aklayamaz artık…
Kıbrıs sorununda ve Türk – Yunan ilişkilerinin sürekli bozulmasında Rum Ortodoks Kilisesi’nin aklanabilecek bir durumu yoktur… Ve bu gidişle hiç de olmayacaktır…
Kronikleşen Kıbrıs sorununun aşılması olanaksız bir çıkmazda bulunmasında, Rum Ortodoks Kilisenin payı çok büyüktür. Siyasal çözüm bağlamında çaba harcayan herkesin bu tarihi gerçeği bilmesi ve sürdürülebilir bir çözüm ve barış hayallerinin önündeki Ortodoks Barikatı’nın nasıl aşılabileceği konusunda, bu Kilisenin Bizans entrikalarına hiç gelmeden, ciddiyetle düşünmesi gerekir…
Kıbrıs sorununun trajik boyutlar kazanmasında tarih boyunca kilisenin ve papazların etkin ve olumsuz rolü olmuştur. Başta Başpiskopos Makarios olmak üzere, Rum siyasetinin sürükleyici liderleri genellikle papazlardır… Özellikle bizim nesil EOKA terör döneminde papazları ellerinde silah, Türklere karşı savaşırken, ya da ırkçı, faşist ve milliyetçi siyasal gösterilerde hep ön saflarda gösteren fotoğraflardan çok etkilenmiş ve “bunlar nasıl din adamları?” sorusuyla hep çalkalanmıştır.
Tarih bilinciyle donanmış olanlar çok iyi bilirler ki, Yunanlıların Osmanlıdan ayrılmasının ve bağımsızlıklarının kazanılmasının........
© Kıbrıs Gazetesi
