Binlerce hayatı yaşamak için, oku!
Okuma yazmayı dört buçuk yaşımdayken Faruk Geç'in Hürriyet'te ve Selma Emiroğlu'nun Doğan Kardeş'te yayınlanan çizgi romanlarından kendi kendime öğrendim. O yaştan sonra da kitapları elimden hiç bırakmadım. “Teksas Tommiks” tutkumu sonraya bırakıyorum, çizgi roman denilmez “Teksas Tommiks” denilirdi, bu yazıda sadece yaşamıma şeker şurubu lezzetini veren romanlara ayıracağım.
Kızılcahamam'da ilk okuduğum kitaplar Doğan Kardeş Yayınları'ndandı. Cep eb'âdındaki “Çitlembik” ile “Issız Adada Bir Yıl” isimli romanları, “Kahraman Terzicik”, “Parmak Çocuk”, “Demir Adam”, “Karga Burunlu Kral”, “Pembe Gül ile Al Gül”, “Mekik ve İğne”, “Danseden Pabuçlar”, “Su Perileri”, “Rapunzel” ve “Altın Saçlı Şeytan” gibi “Grimm Kardeşler'den Masallar” dizisinden önce okuduğumu anımsıyorum. “Grimm Kardeşler'den Masallar” dizisindeki bütün kitaplar otuz ikişer sayfa olup, on üç buçuğa on santim eb'âdındaydılar, beni en fazla bu kitapların resimleri cezbediyordu.
Okumaya Kızılcaham'da başladım ama ilk kitaplığımı Siirt'te kurdum. Doğan Kardeş Yayınları'ndan “Aslan”, “Klementine Teyzenin Arabaları”, “Küçük Lord”, “Evvel Zaman İçinde”, “Kurt Kanı”, “Kon Tiki”, “Kurtları Yıldıran Kış”, “Tabiat Ana Anlatıyor”, “Gümüş Kanat”, “Gundula”, “Boyacının Penguenleri”, “Bufalo Bill”, “Wilhelm Tell”, “Dede Korkut Masalları”, “Binbir Gece Masalları” ve “Andersen'den Masallar” aklıma ilk gelen romanlar, onların büyük kısmı hâlâ kitaplığımda duruyor. İyigün Yayınları'ndan “İki Sene Mektep Tatili”, “Esrarengiz Ada”, “Kahraman Fenerciler”, “Ormanlar Kralı”, “Siyah İnci”, “Deniz Yılanı”, “Yuvaya Dönüş”, “Robensonlar Mektebi”, “Balonda Beş Hafta”, “Gizli Bahçe”, “Kaptan Grant'ın Çocukları”, “Yuvaya Dönüş”, “Üç Silahşorlar”, “Havalar Hakimi”, “Pecos Bill”, “Tom Sawyer”, “İnatçı Kahraman Ağa”, “Robinson Cruose”, “Alice Harikalar Diyarında”, “Güliverin Maceraları”, “Sessiz Dünya”, “Arzın Merkezine Seyahat”, “Aya Seyahat” ve “Seksen Günde Devriâlem” isimli romanları asla unutamam. Jules Verne'nin “Dünyanın Bir Ucundaki Fener” romanını ise Ferid Namık Hansoy çevirisiyle İnkılâp ve Aka Kitabevleri'nden okumuştum. Jack London'dan “Kurt Kanı”, Jules Verne'den ise “Dünyanın Bir Ucundaki Fener”, “İki Sene Mektep Tatili” ve “Esrarengiz Ada” dörder beşer defa okuduğum romanlardandı, ama Arkın Kitabevi'nden Talip Apaydın'ın “Toprağa Basınca” romanını satırı satırına ezberlemiştim diyebilirim. Talip Apaydın bana imzalayıp göndermişti, harika bir kapağı vardı, dağıldı dağılacak olunca, mecbûren ciltlettirdim, bana sorulmadan kapağının atılmasınaysa çok üzülmüştüm. Bir de “Varlık Çocuk Klâsikleri” vardı, “Köycü Oktay”, “Yavru Kurt”, “Tom Amcanın Kulübesi”, “Kartalla Güvercin”, “Alp Dağlarının Çocuğu”, “Jane Eyre”, “Ormandaki Ev”, “Alis Harikalar Ülkesinde” ve “Doktor Doolittle'ın Serüvenleri”. Sonuncusunun kapağında “Varlık Çocuk Klâsikleri” yerine galiba “Büyük Çocuk Kitapları” yazıyordu. Siirt'ten taşınırken hepsini bakkaldan bulduğum üç dört Sana kolisine koyup Erzincan'a götürdüm, annemin babamın kitapları şehirden şehire gidebilirken, benim kitaplarımın mahalleden arkadaşlarıma dağıtılmasını saçma bulmuştum, bu yüzden onları kimseye vermedim.
Erzincan'da harçlığımla sanırım en fazla Rafet Zaimler kitaplarından aldım, Ömer Seyfeddin'in ve Enver Behnan Şapolya'nın külliyâtını orada tamamlamıştım. Enver Behnan'ın kitaplarına sarmam, aslında kapakları yüzündendi, çünkü kapakları Samim Utkun yapıyordu. Ömer Seyfeddin'i ise yıllar sonra Bilgi Yayınları bastı, ancak Rafet Zaimler'in Ömer Seyfeddin kitaplarının havası sanki bir başkaydı gibi, bugün kitaplığımda ayrıca Ahmet Halit Kitabevi'nin Ömer Seyfeddin külliyâtı da var, onları da Rafet Zaimler baskıları kadar seviyorum. Ama, kitaplığım için Erzincan'ın asıl önemi, Hüseyin Rahmi'nin........
© Karar
