menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Katar’ın vurulduğu, Sumud’un beklediği yerde Türkiye’nin rolü

30 11
12.09.2025

Ortadoğu’nun haritası bir kez daha kanla çizilirken, dünyanın en güçlü devletinin dili çıkarlarının ipine bağlı bir kukla gibi sallanıyor. Katar’da Hamas temsilcilerine yönelik suikastın ardından Washington’un sergilediği tavır, “müttefiklik” retoriğinin ne kadar kırılgan, hatta ne kadar içi boş olduğunu bir kez daha gösterdi. Amerika, bir yandan -sözümona- “barış için çabalamaktan” söz ederken, öte yandan İsrail’in taşkın şiddetine en küçük bir sınırlama dahi getiremiyor. Söz ile eylem arasındaki uçurum, yalnızca diplomatik bir hata değil, ahlâkın reel politikanın terazisinde nasıl eridiğinin de kanıtı.

Gazze’de yıkıntılar arasında yükselen çığlıklar, İsrail’in hoyratlığının yanı sıra bölgede birbirine eklemlenen hesapların yankısı. Katar’ın, bir zamanlar “güvenli liman” diye anılan başkentinde yaşanan suikast, sadece Hamas’ı değil, oraya sığınan bütün diplomatik dengeleri hedef aldı. Aynı anda Suriye’den gelen haberler, vurulan hatlar arasında Türkiye’nin savunma sistemlerine dair ihtimalleri de gündeme taşıdı. Genelkurmay’ın yalanlamaları kamuoyunu yatıştırsa da bu yönde bir risk her zaman devam ediyor. Ortadoğu’nun parçalı haritasında her hamle, bir başka dosyanın kapağını aralıyor. Katar’daki saldırı ile Suriye’deki gerilim, Gazze’de süren kuşatma zincirin halkaları gibi birbirine bağlanıyor.

Peki biz bu tabloda neredeyiz? Gazze’ye insani yardım ulaştırmak için hazırlanan, direnişin ve sabrın adıyla anılan Sumud gemileri Tunus limanlarında demirli hâlde bekliyor. Her biri,........

© Karar