menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Çin, robot devriminde dünyayı geride bıraktı

15 7
11.10.2025

Bilim kurgu filmlerini aratmayan sahneler Pekin ve Şanghay'da artık günlük hayatın bir parçası. Boks yapan insansı robotlar, patlamış mısır servis eden mekanik kollar ve insan olmadan üretim yapan ‘karanlık fabrikalar’... Peki, bu yeni endüstriyel devrim, küresel güç dengelerini nasıl altüst edecek?

Geçtiğimiz Ağustos ayında Pekin'de düzenlenen Dünya İnsansı Robot Oyunları'nın açılış seremonisi, geleceğe dair bir fragman gibiydi. Droidler futbol oynuyor, engelli parkurları aşıyor ve hatta birbirleriyle dövüşüyordu. Bu sahneler, bir Hollywood prodüksiyonundan değil, Çin'in teknoloji ve üretimdeki yeni gücünün bir vitrininden ibaretti. Yıllardır süren sabırlı ve stratejik yatırımların ardından Çin, dünyanın geri kalanının belki de henüz tam olarak farkına varamadığı bir robotik devrimin eşiğine gelmiş durumda.

Eğer yapay zekanın bir sonraki adımı, ‘bedensel zeka’ yani fiziksel dünyada hareket edip görevleri yerine getirebilen robotlar ise, bu yarışın galibi şimdiden belli olmaya başlamış olabilir. Amerika Birleşik Devletleri yazılım, gelişmiş çipler ve temel araştırmalarda hala liderliğini korusa da, Çin; donanım, tedarik zinciri, seri üretim ve en önemlisi devlet desteği konularında arayı fersah fersah açıyor.

Uluslararası Robotik Federasyonu'nun (IFR) en son yayınladığı rapor, durumu net bir şekilde gözler önüne seriyor: Çin, geçtiğimiz yıl tek başına fabrikalarına yaklaşık 300 bin yeni endüstriyel robot kurdu. Bu sayı, gezegenin geri kalanının tamamının kurduğu robot sayısından daha fazla. Daha da önemlisi, bu robotların yarısından fazlası artık yerli üretim. Karşılaştırma yapmak gerekirse, aynı dönemde ABD fabrikaları sadece 34 bin robot kurulumu yaptı ve bunların büyük bir kısmı Japonya ve Avrupa'dan ithal edildi.

Bu rakamlar, sadece bir istatistik değil, aynı zamanda küresel üretim haritasının yeniden çizildiğinin de bir kanıtı.

Peki Çin bu başarıyı nasıl yakaladı? Cevap, Shenzhen'den Hangzhou'ya kadar uzanan ve "mühendislik uygulama toplulukları" olarak adlandırılan inanılmaz verimli ekosistemlerde yatıyor. Eski Google CEO'su Eric Schmidt'in ofisinde Çin ve yapay zeka araştırmalarını yöneten Selina Xu, bu durumu "ayaklarımızın altındaki zeminin kaydığını hissettik" sözleriyle açıklıyor.

Bu ekosistemler, dünyanın en deneyimli üretim iş gücüyle, parlak mühendisleri ve gözü pek girişimcileri bir araya getiriyor. Bir robot geliştirmek için gereken aktüatörlerden sensörlere, pillerden en küçük vidaya kadar her şey, birkaç saat içinde bulunabilecek mesafede. Bu durum, yeni kurulan bir şirketin bile aylar içinde prototipten on binlerce birimlik seri üretime geçmesine olanak tanıyor.

Bu hızlı üretim döngüsü, maliyetleri de inanılmaz bir hızla aşağı çekiyor. Örneğin, Çinli Unitree firması, geçtiğimiz yıl 16 bin dolara sattığı insansı robotun yeni versiyonu olan R1'i bu yaz 6000 doların altında bir fiyatla piyasaya sürdü. Bu fiyatlar, on binlerce dolara mal olan Batılı rakipleriyle karşılaştırıldığında, pazarın dinamiklerini temelden sarsma potansiyeline sahip.

Bu devrimin arkasındaki bir diğer itici güç ise Pekin hükümetinin kararlı politikası. Çin'in yaşlanan nüfusu ve azalan iş gücü, otomasyonu bir seçenek değil, bir zorunluluk haline getiriyor. "Made in China 2025"........

© Karar