MAÇKA’YI NASIL BİLİRDİNİZ?
Yine her zamanki yerime, taşın üstüne çıkmış, uzun uzun bakıyorum sana. Gözlerimi yavaş yavaş derenin üstünden Meksila’ya doğru kaydırıyorum, bir taşın su üstünde kaydırılması gibi. Ben sana, eski hâlini görür gibi bakarken inanıyorum ki şimdi sen de öyle bakıyorsun bana; ama “Ne bende o eski hâl ne de sende o eski duruş kaldı.” diyorsun içinden, biliyorum. “Nereden biliyorsun, kasaba konuşur mu?” diyorsun, ama biliyorum, kasaba konuşur. Ancak onu anlayan olur mu? İşte onu bilmiyorum!
Ben, Meksila’nın içinden geçen demir yolunu görmedim; ama ceviz ağaçlarıyla kaplı olduğunu ve Trabzon’dan gelen ailelerin piknik yaptıklarını iyi bilirim. Pikniğe gelen insanların en lezzetli etleri kemençe eşliğinde yediklerine şahit oldum. Bir doğal park gibi dereyle, etle, eğlenceyle buluşulan bir yer olduğunu bilirim. İnsanların orada geçirdikleri hafta sonu pikniklerindeki mutluluklarına şahit oldum.
Seni öyle gördükçe ne anlarım ben söylediğim şarkılardan? Ne anlarım sana bakan insanların yazdığı şiirlerden? Her defasında “Başa dön!” derim kendime! Bakışını değiştir. Görme derenin kirliliğini, derenin katledilişini; görme yol yapılacak diye kolayın seçilişini! Bak nasıl görmeyen gözler artmış? Nasıl kör olmuş bakan gözler? Nasıl umursamama anlayışına bürünmüş insanlar, kasabanın derelerine bu kadar şiirler, şarkılar söylenirken?
Ben, Maçka Mezarlığı yanında ve onun Meksila’ya doğru iki kilometre ilerisinde, evimin karşısındaki hanları selin yıktığını görmedim ama; Meksila’nın Maçka tarafına doğru beş yüz metre aşağıda Meksila Gölü’nde, Maçka girişinde bulunan Mezbaha Gölü’nde, Maçka’nın elektriğini sağlayan şimdiki futbol........
© Karadeniz'de sonnokta
