menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

TRABZON MARDİN MİDYAT HATTI

9 1
30.10.2025

Her zaman merak ediyordum, gidip görmek istiyordum. Hele dizilerde ve fotoğraflarda gördüğüm binalar, ahşap yumuşaklığında işlenmiş taşlar, kapılar, pencereler, minareler, çan kuleleri ve zengin dil, din, mezhep, kültür mozaiği, yüzyıllardır süren barışa dayalı ilişkileri, yarattıkları saygı ortamı, kavganın, dövüşün, düşmanca hareketlerin yaşanmadığı bir dünyayı kurmaları çok ama çok ilgimi çekiyordu.

“Kimler geldi, kimler geçti” diye başlanır ya, işte öyle bir yerdi Mardin benim için: Sümerler, Akadlar, Romalılar, Bizanslılar, Sasaniler, Araplar, Selçuklular, Artuklular, Osmanlılar… geldi, geçti, tarihi gizleri içinde barındıran Mardin yerinde duruyor. Şimdi hükümranı Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve bu vatanın can parçası…

Mardin, dağların yamacında kurulan bir kent. Buraya eski Mardin ya da Antik Kent deniyor. Yeni Mardin, yavaş yavaş ovaya doğru iniyor. Eski bilinç yok olmuş. “Şehircilik” adına beton binalar verimli Kuzey Mezopotamya topraklarını işgal ediyor. Dicle’nin sularıyla serinleyen topraklar buğday, pamuk ve mısır ekiminde ve her tür sebzenin, meyvenin yetişmesinde çok cömert… Mezopotamya ovası Mardin’in önünde ufkunda dağ görünmeyen sonsuzluk bilinmezliğinde yaşayan bir güzellik olarak bizi kendine doğru çekiyor, aklımı çeliyor ve ben bu toprağa aşık oluyorum. Verimli, güzel, çekici, zengin ve cömert topraklara, Çukurova’ya, Harran’a aşık olduğum gibi.

Eski kentte, sarı kalkeri bir ahşap yumuşaklığında işleyen usta eller zamanı yontmuşlar kapılara, pencere kenarlarına, balkon ve binaların kenar çizgilerine, merdiven tırabzanlarına. Aynı özelliği camilerde, konaklarda, manastırlarda, kiliselerde ve hemen hemen tüm evlerde görmek mümkün… Taşın ağırlığını, sertliğini yumuşatmışlar, sevgilerini, duygularını, düşüncelerini, inançlarını katmışlar ve ölümsüzleştirmişler. Zamanı sonsuzlukla birleştirerek günümüze değin akıp gelmişler. Yaptıkları, anıtsal evler-konaklar, camiler, minareler, kiliseler, manastırlar ve çan kuleleri betonun çirkinliğine güzellikleri ve doğallıklarıyla meydan okuyorlar.

Hangi binaya bakarsanız bakınız: Düşünen, bilen, başaran insanın gülen ve sıcak yüzünü görürsünüz her nakışta, her süslemede, her bezemede. İçinize siniyor, kendine çekiyor, kucaklıyor ve ısıtıyor sizi. İşlevleri farklı olmasına karşın aynı güzelliği ve cana yakınlığı Manastırda gördüğünüz gibi Camide de, Medresede de görebiliyorsunuz. Midyat Konuk Evi, Mor Gabriel........

© Karadeniz'de sonnokta