menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Gazeteci Yağız Barut: Korkmayın ama tedbirsiz de olmayın

9 5
07.04.2025

İzmir’deki kitlesel protestoları takip eden gazeteci Yağız Barut, 19 yaşındaki bir göstericinin uğradığı polis şiddetini kaydettikten hemen sonra gözaltına alındı. Meslek örgütlerinin tepkisi ve avukatların itirazlarının ardından 3 günün ardından serbest bırakılan Barut, gözaltı sürecinde yaşadıklarını Journo takipçileri için anlattı.

“O gün o caddedeki tek gazeteci olarak önemli anlara tanıklık ettim ve tek amacım objektif şekilde bu durumu kamuoyuna aktarmaktı, ancak mümkün olmadı” diyen Barut, “Korkmayın ama tedbirsiz de olmayın” diyor. Genç gazetecinin, taksitlerini 3 ay daha ödemek zorunda olduğu kamerası ise polis tarafından alınmış ve hâlâ geri verilmemiş.

Gazetecilerin sahada yürüttükleri meslekî faaliyetler nedeniyle evlerinden gözaltına alınmasına giden süreç, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da aralarında bulunduğu çok sayıda kişinin 23 Mart’ta gözaltına alınmasıyla başladı. Bu gözaltılar, kısa sürede demokrasi talebiyle sokağa çıkan binlerce kişinin katıldığı kitlesel bir protesto dalgasına dönüştü. Bu kitlesel gösterilerde polis şiddetine hem maruz kalan hem de belgeleyen 11 gazeteci, 24 Mart’ta ev baskınıyla gözaltına alınmıştı.

Basın özgürlüğüne vurulan bu darbe İstanbul ile sınırlı kalmadı. İzmir’deki protestoları takip eden gazeteci Yağız Barut, 19 yaşındaki bir gencin polisler tarafından çimlerin üzerinde tekmelenmesini kamerasıyla kaydetmesinin hemen ardından sert bir müdahaleyle gözaltına alındı.

İzmir Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyesi de olan Yağız Barut ile 3 gün süren gözaltı sürecinde yaşadıklarını konuştuk.

Gözaltına alındığınız ânı bize anlatır mısınız? Ne oldu, nasıl bir süreç yaşadınız?
İzmir’de 24 Mart Pazartesi akşamı, gazeteci arkadaşım Tuğkan Üsküp’le genç eylemcilerin yürüyüşünü gazetecilik faaliyeti kapsamında takip ediyorduk. Kültürpark Montrö kapısında saat 21.30-22.00 civarında polisin TOMA’lı ve biber gazlı müdahalesi başladı.

Emniyet güçleri, eylemcileri Şehit Nevres Caddesi’nden Kordon’a doğru “süpürmeye” başladı. TOMA ve çevik kuvvetin müdahaleleri ile gençlerin eylemlerini kameramla yaklaşık bir saat takip ettim. Gençler Kordon’a çıktığında neredeyse tamamı artık dağılmıştı. Ancak İzmir Güvenlik Şube ekibine bağlı üst rütbeli polisler, 19 yaşındaki bir genci yakaladı ve çimlerin üzerinde tekmeleyerek çok sert bir müdahalede bulundu. Ben de kameramla tüm bu anları kaydettim.

“3-4 polis üstüme çullanarak beni yere yatırdı, biri diziyle yüzüme bastı ve ters kelepçeyle gözaltına aldılar”

Beni fark eden polisler, basın kartımı göstermeme rağmen kameramı adeta gasp etti. Polislere yaptıklarının suç olduğunu söyledim, hiç oralı olmadılar. Her türlü hukuksuzluğa ve keyfiliğe defalarca tanık olduğumuz ve kameramdaki görüntülerin silineceğini bildiğim için “Görüntüleri silin, kameramı verin” dedim. “Vermiyoruz, sonra alırsın” diyerek yürümeye devam ettiler. “Hırsız mısınız verin kameramı” diye bağırdım.

Sonrasında polisleri takip edip hemen telefonumla kız arkadaşımı aradım. İzmir Barosu’nu aramasını istedim. Kendim de İzmir Gazeteciler Cemiyeti’ni ve kendi avukatımı arayacağımı ifade ederken bir sivil polis, “Sen kime artistlik yapıyorsun lan” diyerek göğsüme yumruk attı ve gözaltına alınmamı istedi. 3-4 polis üstüme çullanarak beni yere yatırdı, biri diziyle yüzüme bastı ve ters kelepçeyle gözaltına aldılar.

Sonrasında Pasaport’taki Kantar Karakolu’na götürüldüm, 15-20 dakika bekledikten sonra diğer gözaltına alınanlarla bir otobüse bindirildik. Sabaha kadar otobüste kaldık. Bu süre zarfında sağlık kontrolü ve parmak izi alınmasını bekledik. Sabah, Yeşilyurt Karakolu’ndaki nezarethaneye götürüldük.

Gözaltı sürecinde polislerin tavrıyla ilgili herhangi bir hak ihlali yaşamadım, aksine sohbetler ederek sürece dair gözlemlerde bulunmaya çalıştım. Ancak tabii ki yaşadığım en büyük hak ihlali mesleğimi yapamamam oldu. Emeğimin gasp edilmesi yetmez gibi kameram da gasp edildi ve hiçbir tutanak tutulmadı. Bunun yanı sıra hukuksuz ve keyfi şekilde 3 gün özgürlüğümden mahrum bırakılmış oldum. 1-2 kişinin kalması gereken 7 metrekarelik nezarethanede yoğunluk nedeniyle 5 kişi kaldık. Havalandırma yoktu, genel hijyen koşulları kötüydü.

“O gün röportaj yaptığım anlardan bir fotoğraf ve polisler tarafından gasp edilen kameram.”

Moralinizi nasıl korudunuz?
Bu tür baskıcı, hukuksuz, keyfî, tehditkâr durumlar bizim moralimizi bozamaz. Gözaltı sürecimi, sadece gazetecilik yaptığımı bilmenin iç huzuruyla geçirdim. Yanlış anlaşılmasın lütfen, gözaltıları ya da tutuklamaları gazeteciler açısından normalleştirmeye ve bu durumu kahramanlaştırmaya çalışmıyorum. Mesleğimin gerekliliğini yaptım, niye moralimi bozayım diyorum. Evet yaşadığım haksızlık duygusu öfkelendiriyor ama moralimi bozmuyor. Beni hukuksuzca gözaltına alan, o genci yerde tekmeleyen polisler moralini bozsun. Onlar bilerek ve isteyerek suç işlediler. Ailem, arkadaşlarım, meslektaşlarım benimle gurur duydu. O polisler........

© Journo