menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Övündüğümüz İzmir ‘çöp’ oldu (1)

8 1
09.09.2025

Telefondaki ses, “Kapsam dışılar sendikalı da olmadığı için, hakkını arayabilen kimse yok” dedi.

Ağlamaklı bir tonla devam etti: “Çektiğimiz krediler, ev dizerken yaptığımız borçlarımız var. Ev geçindiriyoruz, çocuk bakıyoruz. Cemil Tugay’ın işçi kıyımından yüz bulan yöneticiler canavarlaştı. Herkes kendi yakınlarını koruyup, tanımadıklarını kapı önüne koymaya başladı. Bir de bize iftira atıyorlar. ‘Çalışmıyordu’ diyorlar”

Yazının hemen girişinde bir uyarı ile başlayayım. Bundan sonraki yazılarda devam ettireceğim. Nermin Hanım; sizinle işi-ekmeği için temas kuran, derdini anlatmaya çalışan işçilere tepeden bakma, hakaret etme, aşağılama hakkınız var mı? Sizin özel kalem olarak göreviniz biraz da, başkanın nazik yüzü olmak değil mi?

Sahi Nermin hanım, siz kimin ablasının kızı olduğunuz için Özel Kalem Müdürü yapıldınız?

***

Vaktimiz çok, bunları daha uzun uzun konuşacağız. Kısa bir özet geçeyim.

Biliyorsunuz, İzmir’in bitmeyen bir ‘işçi krizi’ var. Bitmeyen diyorum ama ‘bitirilmek istenmeyen’ demek daha doğru.

Sağ olsun başkan, göreve gelir gelmez; -tıpkı Karşıyaka Belediye Başkanıyken yaptığı gibi- kendisine ‘düşmanlar, kavga edecek gruplar’ ve kendi sorumluluğunu unutturacak gündemler aradı. Önce belediyedeki memurlarla Sosyal Denge Tazminatı kavgasına girdi, sonra kendisi de Karşıyaka’da aynı sözleşmeyi imzalamasına rağmen işçilerle Toplu İş Sözleşmesi kavgasına… Rahmetli Haydar’ın çözdüğü işçi çıkarma krizi bunların yanında hafif kalır. Ardından 1300 işçiyi çıkaracağım diye bir saçmalık…

Altını çizerek vurgulayayım: Başkan hepsinden geri adım attı. Çünkü derdi, ekranlarda söylediği gibi belediyenin ekonomisi falan değildi. Başkanın derdi, rüştünü ispatlamak, herkesin kendisinden korkmasını sağlamak, ‘buraların en büyüğü benim’ duygusunu yaymak. Belki biraz da Aziz Kocaoğlu gibi olmak…

Bunlara yine geliriz. Bu duygu durumunu izah edebilmek benim uzmanlık alanımın çok çok dışında…

***

“Bu işin İzmir’deki çöp krizi ile ne alakası var?” diyebilirsiniz. Okuyuculardan biraz sabır istiyorum.

Önce bana ulaşan insanlardan devam edeyim.

“Olay, her fırsatta 'belediyede çalışmayanlar var ' diye şikâyet eden Cemil Tugay'ın talimatı ile mayıs ayında başlıyor. İnsan kaynakları belediye birimlerine yazı göndererek verimsiz, iş yaptırılmayan ya da kendi birimi dışında bir birimde çalışan personelin belirlenmesi, bu kişilerin rotasyona yani kendilerine uygun birimlere gönderilmesi için bir çalışma başlatıyor. Bu talep daire başkanlarından alt birim müdürlerine iletilince işte o zaman işler karışıyor ve cadı avı başlıyor. Kendisine itaat etmeyen, dik duran, el pençe yapmayan çalışanlar, personeline kafayı takan ne kadar birim müdürü, koordinatör, şef, danışman varsa çalışan, iş yapan, vasıflı olmasına rağmen haz etmediklerinin isimlerini yazıyorlar. Ama sonrasında at izi it izine karışıyor. Gerçekte cüzi miktarda çalışmayan, verimsiz personele kat be kat masum isimler ekleniyor. Güvendiğim, yönetici statüsünde görevli bir tanıdığım şunu söyledi: ‘Bizim birimde görev yeri burası olmayan, yapacak iş veremediğimiz, atıl olan 4 kişi vardı, onların isimlerini yazdım. Ancak son olayda gördüm ki o 4 kişiye ek olarak çalışan, iş yapan, vasıflı, hiç bir olumsuz davranışı olmayan, hizmet üreten 15 kişi daha eklenmiş. Müsebbibi beni sanıyorlar. Ben hem........

© İz Gazete