menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yığınak Hatası Yapmayın

13 0
26.04.2025

ÜMRANİYE’DE otururlardı.

Süleyman amca soyadı gibi aslandı gerçekten. Hayatı inceden inceye eler ve gerektiğinde aslanlığını gösterirdi. Evlerinin hemen yan tarafında bir mahalle mescidi vardı. Orada gönüllü imamlık yapardı işinden geriye kalan zamanlarda. Bilgiliydi. Ailesinin tümünü sonradan katılan damatlar da dahil olmak üzere yönetirdi. Koruyucu ve kollayıcıydı. Çocuk yaşlarımda ilk kez ailede başına iş gelenler ve hastalananlar için oluşturulmuş “Yardım Fonu” vardı. Her ay buraya belirli bir miktar yatırılırdı. İhtiyacı olan kişi ona müracaat eder ve fondan geri ödemeli borç isterdi. Bankalara muhtaç edilmezdi. Hastalık söz konusu ise bu fondan geri ödemesiz olarak ödeme yapılır ve mağduriyet yaşatılmazdı. Ordu’nun yiğit bir evladıydı. İyi yağlı boya tablolar yapardı. Kayınvalidesi ve onun küçük oğlu Derya abi onlarda kalırdı. Eşi Fatma ana tam bir Anadolu kadınıydı. Anaçtı. Eli hem açık hem bereketliydi. Sofrası herkese açıktı. Ortaokul günlerimde oğlu ile bana öğlen için azık gönderirdi ki, buna çok ihtiyacım vardı.

OSMAN ile aynı sırada oturuyorduk. İlk evladıydı. Sıkı bir arkadaşım olmuştu. Kız kardeşleri de bacım. Hafta sonları evlerine gittiğimde kendimi hâneden bir fert olarak hissettirler, yabancılık oluşmasına asla fırsat vermezlerdi. Gece bırakmazlar bana da bir döşek sererlerdi. Hakları üzerimde ifa edemeyeceğim kadar çoktur. Bir garibe kendi evinde alan açmanın ne demek olduğunu ilk kez onlarda görüp bildim.

HIZLIYDIK. Heyecanımız yüksekti. Otobüste dün öğrendiklerimizi bugün satmaya çalışırdık gençliğin verdiği savruklukla. Oysa anlattıklarımızın önünü ardını bilmezdik. Henüz hazmetmiş değildik zaten. Bunu bir hizmet telakki eder hoparlör gibi ses vermeyi marifet sayardık. Aldığımız romanları dönüşümlü okurduk. Yavuz Bahadıroğlu’nun........

© İstiklal