Kafan mı Güzel Serfiraz
SERFİRAZ dikkat çeken bir çocuktu. Küçüklüğünden itibaren diğer kardeşlerinden farkı hemen anlaşılıyordu. Kendine mahsus bir yapısı vardı. Kolay kolay ağlamazdı. Yaşıtları gibi mızmızlandığı illa şunu isterim diyerek tutturduğu ise neredeyse hiç görülmemişti. Oynadığı oyunlarda da farklılıklar vardı. Her oyuncağı tercih etmezdi. Kendince bir dünyası vardı ve genellikle de kendisi kendisine yetiyordu. Bu sebeple illa birileri kendisiyle oynasın talebi olmazdı. İsteyenlerin hepsini de kabul etmezdi ayrıca. Sanki tamamlanmak için başkasına ihtiyaç duymayacak kadar bir doluluktaydı. Elbette bu durum garipseniyordu ailesi ve çevresi tarafından. Tam olarak anlaşılmıyordu. İzah edilemediği için sadece “Garip bir çocuk” diyorlardı. Zamanla bu yargı “Serfiraz işte” şeklini almıştı.
…
SERFİRAZ küçük yaşlarından itibaren gökyüzüyle haşir neşirdi. Uzun uzun bakardı. Hatta oynarken genellikle çimlerin üzerine sırt üstü yatar bulutlarla söyleşirdi. Elindeki bez bebekleri bu oyuna katar onları da bulutlarla arkadaş kılardı.
Yaz akşamları damda geçtiğinden aynı şeyi burada da tekrarlardı. Ailesi günlük yorgunluğu serinlikte çay ve muhabbetle izale etmeye çalışırken o yıldızlarla komşuluk etmeyi tercih ederdi. Her birine bilinen isimlerinden farklı adlandırmalarla hitap ederdi. Belli ki o yaşında bile muhayyilesi genişti. Onlara kendince roller yükler sanki bir tiyatro oyunu kurgular gibi konuşmalar yapardı.
…
MİZAH yazarı oldu Serfiraz.
Minik skeçler yazmaya ortaokul sıralarında başladı ve dikkat çekti. Öğretmenlerin teşvik etmesiyle işi ilerletti. Neşredilmiş ne kadar mizah kitapları varsa edinmeye çalışıyor alamadıklarını da kütüphaneye giderek okuyordu. Gürbüz Azak ustanın 1977 yılında “Nedim Gürbüz” imzasıyla yayınladığı “Kaybolan Kuyruk” ile başlamış ertesi sene yine aynı yazarın “Reis Ne Almış” kitabıyla sürdürerek kendine bir istikamet belirlemeyi hedeflemişti. Kendince bir çizgi belirledikten sonra Rıfat Ilgaz’ın “Hababam Sınıfı” serisini içer gibi okumuştu.........
© İstiklal
