menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Beri Gel Berican

12 0
24.04.2025

FUKARANIN hamisi olarak bilinirdi “Otacı Ana.”

Yılın belirli zamanlarında şifalı ot toplamaya çıkardı. Çünkü etken maddelerin yoğun olduğu vakit tercih edilmeliydi. Çiçekler tomurcuk aşamasında toplanmalıydı. En doğru vaktiyse öğle ezanıyla çıkmaktı. O sebeple çabucak namazını eda eder “Haydi yavrum gidiyoruz” diyerek yola koyulurdu.

Giderken “Sığırkuyruğu inşallah kendini bırakmamıştır” derdi.

Anladığım şey her birinin kendine mahsus vakti oluyordu. Adaçayı ve limon otu çiçek açma zamanında toplanmalıydı. Mesela “Sarıkantaron” çiçeğe durmadan tomurcuk iken alınmalıydı. “Otacı Ana” bu tomurcuğu iki baş parmağının tırnakları arasına alıp ezdikten sonra dikkatle inceler eğer eli kırmızıya boyandıysa “Tam vakti” diyerek tebessüm ederdi.

Bu iş çok hassasiyet gerektiren bir eylemdi. Kendisine mahsus özel kuralları vardı. Evvela tabiatı tahrip etmeme, onu sakınıp sahiplenme ilkesine sahip olmak mühimdi. Onlara dokunurken severek dokunmalı, iyi bir insani ilişki geliştirilmeliydi. Çünkü ses sahibine göre yankılanırdı. Tabiata vahşi davrandığında ondan merhamet beklemeye hakkın kalmazdı. O sebeple barışa dayalı sürdürülebilir bir ilişki otacı olmanın ilk şartı gibiydi.

Köklere dikkat edilmeli, devam edebilmesi için sakınılmalı ve tamamen sökülmemeliydi mesela. Yine yörede az bulunan bir tür ise onu korumanın bir yolu bulunmalı yoksa daha sonra mahrumiyet söz konusu olabilirdi. Toplanan malzemelerin hava ile temasının kesilmemesini temin etmek bilinmesi gereken bir başka kuraldı. Kararmaması için baskı uygulamak yanlış yöntemlerden biriydi. Bunlara dikkat eden “Otacı Ana” el ile örülmüş doğal ve büyücek bir sepetle çıkmayı tercih ederdi. İlk tembihlediği hususlardan biri de hastalıklı olan bitkileri toplamamak yönündeydi. Lekeli olan alınmazdı. Böcekli........

© İstiklal