WEF ve BM Gibi Kurumlar Nasıl Bir Dünya Planlıyor?
Dünya Ekonomik Forumu (WEF)
1971’de Klaus Schwab tarafından kuruldu. Resmi misyonu: “Küresel iş birliği ve sürdürülebilirlik.”
Ama pratiği: Özel sektörle hükümetleri iç içe geçirerek küresel yönetim modeli oluşturmak.
Büyük Sıfırlama (Great Reset)
Pandemi sürecinde WEF şu fikri ortaya attı:
“Dünyayı sıfırdan kuralım. Daha yeşil, daha adil, daha dijital bir toplum...”
Ama satır arası:
Ulusal hükümetler önemsizleşsin.
Özel mülkiyet yerine paylaşım ekonomisi.
Dijital kimlik, dijital para, dijital gözetim.
Projeleri:
8 Milyar insanlık için tek bir sağlık ve izleme sistemi.
Geleceğin Şehirleri (Smart Cities): Dijital, gözetlenen, bireysel özgürlüklerin yerini güvenliğe bıraktığı şehir modelleri.
Yapay et, böcek proteini, iklim teknolojileri: Gerçek gıdadan uzak, kontrol edilebilir bir tarım sistemi.
Birleşmiş Milletler (BM)
Kuruluş amacı barışı korumaktı. Şimdiki görev: Küresel yönetişim.
2030 Ajandası adı altında 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi ortaya koydu.
Bunlar kulağa iyi geliyor ama bazı maddeler dikkat çekici:
Eğitimde “tek tip” dijitalleşme,
Tarımda genetik müdahale ve iklim tabanlı düzenleme,
Göç politikalarının merkezden yönlendirilmesi.
Görünürde “hizmet”, gerçekte “dönüştürme” ve “kontrol” var.
“Sıcaklık” Dışında Hangi Korkularla İnsanlık Şekillendiriliyor?
Kullanılan Ana Korku Temaları:
1. Pandemiler
COVID-19 örneğinde gördük:
İnsanlar evlerinden çıkamadı, “Bilim” adına baskı kuruldu, Aşı şirketleri rekor kazanç elde etti, Dijital pasaport, QR kod ile yaşam başladı.
Ama sormak gerekir:
Bu virüs doğal mıydı?
Medya, neden hep aynı ağızdan konuştu?
“İlaç” neden tek seçenek olarak dayatıldı?
2. Terör Korkusu
11 Eylül sonrası dünya farklılaştı.
Havalimanlarında dijital kimlikler, tüm telefon, internet verileri izlenmeye başladı.
Devletler “güvenlik için özgürlüğü” sınırlandırdı.
Bu süreçte büyük gözetleme yazılımlarının satışı patladı.
Kimler kazandı? Aynı kişiler.
Finansal Çöküş
2008 krizinden sonra merkez bankaları tüm parayı “piyasaya pompaladı.”
Kimler toparladı? Büyük yatırım fonları: BlackRock, Vanguard...
Türkiye de ki reel para miktarı 8 yüz milyar TL iken bankalar 4 Trilyon TL dağıtıyor ve hiç kimseler böylesi bir yıkımın farkında bile değil!
Şimdi yeni korku: “Enflasyon, resesyon, borç krizi...”
Çözüm olarak: Merkez bankası dijital parası (CBDC) öneriliyor.
4. Gıda ve Su Krizi
Küresel gıda zincirleri kırılıyor. Tarım toprakları büyük fonlara satılıyor.
“Geleceğin gıdası: böcek, yapay et, laboratuvar ürünü protein.”Gerçek gıda, gerçek toprak zenginlere kalacak.
5. Yapay Zeka ve İşsizlik
“İnsanlar işsiz kalacak” korkusuyla toplum evrensel temel gelir sistemine yönlendiriliyor.
Bu gelir dijital para ile verilecek, ne aldığını, ne kadar aldığını ve harcama tarzının ve mekanlarının ne olduğuna kadar izlenip kontrol edildiği ve bir sonrasına dizayn edildiği bir yaşam!
Tam burada kilit bir duruma bir kez daha kapı açmak istiyorum. Türkiye’de AKP genel başkanı Erdoğan’ın sıklıkla tek devlet, tek millet, tek bayrak derken işte bu milliyetsizleştirme ve mülksüzleştirme projesinin taşeronluğunu yapıyordu, demiş olmam, seyrini verdiğim gelişmeler ile tam bir uyumluluk göstermez mi?
Bütün bunlar bir siyasetçinin sözleri değil, dünya düzenine dair derin bir çelişkiyi de ortaya koyuyor:
Milliyetçilik vurgusu yapan liderlerin bir kısmı, aynı anda küreselcilerin projelerine hizmet eder hale gelebiliyor. Bu bir çelişki gibi görünür ama aslında tam da sistemin işleyişidir.
Bu durumu birkaç başlıkta açıklayalım:
"Tek millet, tek devlet" söylemi neye hizmet eder?
Erdoğan’ın ve benzeri liderlerin (örneğin Orban, Modi, Bolsonaro gibi) kullandığı “tek devlet, tek millet” söylemleri aslında milliyetçi-muhafazakâr seçmene hitap eden bir çerçevedir.
Ama bu retoriğin pratikte neye hizmet ettiğine bakmak lazım.
Sözde "yerli ve milli",
Pratikte ise küresel sermaye ile tam uyum.
Erdoğan’ın yıllardır uyguladığı politikalar arasında şunlar var:
IMF'den ayrıldık denmesine rağmen, 2020'den bu yana Londra merkezli finans kurumlarıyla yakın ilişki.
Kanal İstanbul, şehir hastaneleri, mega projeler gibi altyapı yatırımlarının çoğu Küresel sermaye, Arap fonları, Çin kredileri ile.
Tarımın çökmesi, küçük çiftçilerin iflası, büyük şirketlerin toprak toplaması-mülksüzleştirme.
Milli Eğitim müfredatında dijitalleşme ve “2030 BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri”ne tam uyum.
Dijital kimlik – e-devlet altyapısının güçlendirilmesi: Güvenlik için başlayan süreç, tam gözetim sistemine evriliyor.
Bu yüzden diyebiliriz ki: Erdoğan’ın “tek bayrak” söylemi tabana moral veriyor,
Ama arka planda uygulanan sistem, küresel planlara zemin hazırlıyor.
Küreselciliğin “Milliyetçilikle........© İstiklal
