Bazı hikâyeler bir televizyon ekranında başlar, bazılarıysa çok daha önceden, bir evin mutfağında, pişen ilk kekin kokusunda… Mustafa Aydın’ın hikâyesi ikisinin tam ortasında duruyor. Kastamonu köklerinden gelen, pastacı bir ailenin ocağında filizlenen bir merak; yıllar sonra “Mustobarq Sokak Lezzetleri” adını taşıyan bir markaya, kendi özgün lezzet evrenine dönüşüyor. Bugün o evrende hem yarışma heyecanının hem de bir annenin sezgisel ustalığının izleri var.

Bir ailenin mutfaktan gelen yazgısı

Mustafa Aydın gastronomiye sonradan gönül verenlerden değil. Kendisinin dediği gibi, “Doğduğumuz ev kaderimiz bizim.” Bu cümle, onun yolculuğunun şifrelerini çözüyor aslında. Dayılar, anneler, kardeşler… Hepsi mutfağın içinden geçmiş bir aile. O yüzden Aydın için mutfak bir meslekten öte, bir soyadının devamı gibi. Pastacılıkla başlayan serüveni, zamanla otellerin mutfaklarına, lüks sofralara, büyük organizasyonlara taşınıyor. Lesofant Şamdan’da, Rixos otellerinde, Bosporus’un ışıltılı salonlarında geçen yıllar, onu hem disipliniyle hem de ustalığıyla büyütüyor. “O dönem bile kendime şef demedim” diyor, çünkü o, ustalığın bir unvan değil, bir olgunluk meselesi olduğuna inanıyor.

Bir yarışmanın ardındaki gerçek hikâye

MasterChef macerası da işte bu birikimin, o sabrın ve deneyimin bir dışavurumu. İlginçtir ki, bu maceranın başlangıcı Mustafa Aydın’a değil, ailesine ait. “Annem ve kız kardeşim beni başvurmam için zorladı,” diyor gülümseyerek. Yoğun iş temposunda eve ancak program bitmeye yakın geldiği bir dönemde, ailesinin ısrarı onun kaderini bir kez daha değiştiriyor. MasterChef, Aydın’ın hem kişisel hem de profesyonel dünyasında yeni bir sayfa açıyor. Ekrandaki o rekabet dolu atmosfer, onun vizyonunu genişletiyor; ufkunu, hayata ve lezzete bakışını büyütüyor. “Ben zaten açık görüşlüydüm ama yarışmadan sonra çok daha açık fikirli oldum,” diyor. Yarışmanın getirdiği adrenalin, o meşhur mutfak........

© İstiklal