Birbiçer Acıbadem’de Kebabın Önsözü yazılıyor

Birbiçer Kebap ve Fırat Topan’ın Hikâyesi

İstanbul… Bir ucunda Boğaz’ın serinliği, diğer ucunda kalabalığın ve hızın gölgesinde yaşanan bir telaş. Bu şehir, farklı coğrafyalardan gelen lezzetlerin buluşma noktası. Ama iş Adana kebabına gelince, sadece bir tabak yemek değil, bir kültür, bir kimlik ve bir inat söz konusu oluyor. Tam da bu noktada Birbiçer Kebap ve kurucusu Fırat Topan sahneye çıkıyor.

Geçtiğimiz günlerde caddenin bir tarafı Üsküdar diğer tarafı Kadıköy ve Anadolu Yakasının en nezih semtlerinden Acıbadem caddesinde Birbiçer Kebap’tan Fırat Topan Bey ile bir araya geldim. Masada kebaplar, lahmacunlar, künefeler vardı ama asıl iştah açan şey onun anlattıklarıydı. Çünkü o sadece yemek yapmıyor; bir vizyon, bir misyon, hatta bir manifesto ortaya koyuyor.

“Ya En İyisini Yapacağız, Ya da Hiç Yapmayacağız”

Fırat Topan’ın her sözünde, işine duyduğu tutku ve ciddiyet hissediliyor. Daha sohbetin başında, “Bu işi ya en iyisini yaparız ya da hiç yapmayız” cümlesiyle kendini özetliyor. Bu söz, bir işletme mottosundan çok, bir hayat felsefesi gibi. Birbiçer Kebap’ın iddiası yalnızca “iyi kebap yapmak” değil; İstanbul’da gerçek Adana kebabını temsil etmek. Hatta Fırat Bey, “İstanbul’da Adana kebabının kitabı yazılsa, önsözünü biz yazarız” diyecek kadar DA kendinden emin.

Ustaların Memleketten Getirilmesi

Onların hikâyesinde en dikkat çekici unsurlardan biri, ustaların tamamının Adana’dan getirilmiş olması. Bu sadece iş gücü seçimi değil, bir duruş.

“Dondurmayı Maraşlı usta yapar, kebabı Adanalı usta yapar” diyor Fırat Bey.

Ustaların konaklaması için iki daire tutulmuş, çünkü mesele yalnızca kebabı İstanbul’da yapmak değil; ruhunu, ustalığını, geleneklerini buraya taşımak.

Etin Kaynağı: Adana Kuzusu

Bir kebabın kalbi ettir. Birbiçer Kebap, bu konuda da tavizsiz. Etler Adana, Maraş ve Antep yöresinden getiriliyor. Trakya kuzusu değil,........

© İstiklal