İçerisinde bulunduğumuz dijital/yapay zekâ çağı bilgiye erişimimizi hızlandırdığı/kolaylaştırdığı gibi aynı zamanda güvenlik ekosistemi çerçevesinde artan asimetrik tehditlerle birlikte tehditleri de görünmez/öngörülemez bir biçimde yeniden şekillendirdi. Artan tehditlere karşı güvenlik dizaynını yeniden gerçekleştirebilmek /güncelleyebilmek için tehditleri önceden öngörebilmek/kestirmek kritik bir önem taşıyor. Gelinen noktada yapay zekâ laboratuvarlarından siber ağların karmaşıklığına ve artan dron saldırılarından okyanusun derinliklerini veri ve enerji merkezlerine dönüştüren stratejiler/senaryolar ile karşı karşıyayız. Tüm bu dizaynlar ve yeni konsept, devletlerin güvenlik stratejilerini yeniden belirleyen/şekillendiren yeni muharebe sahalarını ve cephanelik alanlarını tanımlıyor.

Son günlerde özellikle Avrupa’da artan drone saldırıları yeni bir tehdidin okunmasına imkân sunarken, Çin’in denizaltını veri merkezleri hâline dönüştürme stratejisi ise stratejik tesislere yönelik artan saldırılar karşısında 21. yüzyılda verinin nerede depolanacağını öngörmemize imkân tanıyor.
Özellikle Türkiye’nin Eskişehir Beylikova’daki nadir toprak rezervleri sahasını işleme adımları, küresel güç dengelerinde teknolojik ve stratejik bir yeniden konumlanmanın sinyallerini veriyor. Yaşanan tüm bu süreçler klasik savunma anlayışının ötesine geçip, biyogüvenlikten enerji ve kimyasal altyapıya kadar uzanan geniş bir güvenlik haritasını zorunlu kılıyor.

Dijital Çağın Yeni Biyogüvenlik Açığı: Microsoft Araştırmacıları Açıkladı!

Microsoft’un son araştırması, yapay zekânın sadece ilaç ve protein keşfini hızlandıran bir bilim aracı olmadığını, aynı zamanda mevcut biyo-güvenlik protokollerini aşabilecek ölümcül potansiyeller taşıdığını gösterdi. Bilim insanları, yapay zekânın sentetik gen dizilerini mevcut tarama yazılımlarını kandıracak biçimde üretebildiğini ve tehlikeli........

© İstiklal