menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Anadolu’nun Mayasında Tasavvuf Şiiri Vardır

9 2
30.03.2025

Anadolu’da Türkleşme ve İslamlaşma 12. ve 13.yüzyıllarda gerçekleşmiştir. Bunun en büyük etkenlerinden birisi tasavvuftur. Anadolu insanı özellikle o dönem Horosan’dan göçen mutasavvıfların sayesinde İslama ve İslâm özelinde tasavvufa girmişlerdir. Horosan erenleri İslamı sadece yaşamışlardır. Anadolu halkı bu samimi yaşayışı gördükçe islama akın akın girmişlerdir.

Moğol baskısıyla Horosan adı verilen bölgeden Anadolu’ya göç eden bu erenlerin temelinde Hoca Ahmet Yesevi yatmaktadır. Ama Anadolu’da bu erenleri örgütleyense Şehy Edebali ve müridanıdır.

Anadolu’yu mesken tutan bu erenlerin bir çoğu dini tasavvufi şiirler söylemişler, halka hikmet deryasından inciler sunmuşlardır. Yazdıkları ve söyledikleri bu hikmetli şiirlerden insanlar etkilenmiş ve bu şiirler insanlar için bir yol haritası olmuştur.

Bu Horosan erenleri hem veli hem Allah dostu kişiler olduğu için söyledikleri şiirlerin tesirleri hemen zuhur etmiş ve insanların kalpleri hak yoluna ısınmıştır.

Bu erenlerin asıl amacı şiir söylemek değil insanların irşadına vesile olmaktır. Nitekim şiirlerini bir araç olarak kullanmışlar insanlara Allah’ı anlatmanın bir yolu olarak şiire de başvurmuşlar. Bu vesile ile de dini tasavvufi şiirin temelini atmış oldular.

Buna en iyi örnek Ahmet Yesevi ve Hazreti Mevlana’dır. Yesevi (k.s) Divan-ı Hikmetiyle, Mevlana Hazretleriyse Mesnevisiyle halkın gönüllerinde taht kurmuşlardır. Mevlana Hazretleri’de şiirini bir araç olarak kullananlar arasındadır.

Dostların sıkılmaması için, ne kadar gönül almaya çalışıyorum ve onları meşgul etmek, oyalamak için şiir söylüyorum. Yoksa şiir söylemek benim kârım mı? Vallahi ben şiirden bıktım ve benim indimde bundan daha kötü birşey yok.” diyerek “şairliğinden” dolayı bir çeşit özür dilemektedir. Sonra da “Belh'de şairliğin utanç verici bir iş” sayıldığını belirtmektedir. Yine başka bir sözünde der ki, “Eğer biz o memlektte (Belh'te) kalmış olsaydık oradakilerin huylarına, yaradılışlarına uygun bir halde yaşar ve ders vermek, kitap yazmak, vâzetmek ve zühd gibi onların istediği şeylerle uğraşırdık.”

Anadolu’da 13. yüzyılda faaliyet yürüten mutasavvıflar arasında, Konya’da Evhâdüddîn-i Kirmânî (ö.635/1237),........

© İstiklal