menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bekle, Sus da Nereye Kadar?

21 15
03.04.2025

Hani size, “ülkenin bu gidişattan memnun musunuz?”, desem. Öyle zannediyorum ki birçoğunuz: “sen aklının dibini mi gösteriyorsun, hiç bu gidişattan da memnun olunur mu”, der, demekle kalmaz; böyle bir soruyu sorduğum için beni densizlikle suçlarsınız. Sonra da döner, başlarsınız ülkenin nasıl bozulduğunu bir bir anlatmaya.

“İki yakamız bir araya gelmiyor”, der hayat pahalılığından; “Cumhuriyetten uzaklaştık”, der adaletin kalmadığından yakınırsınız; ülke kaynakları talan edildi, der Alacakaya’nın mermerinden, kromundan başlar, Kaz Dağlarında katledilen ağaçlara üzülür, sonra da İliç’i anlatırsınız. Ülkenin yolgeçen hanına çevrildiğini söyler, sığınmacılar ne olacak dersiniz. Yanardöner dış politikadan bahseder; falan böyle dedi, filan böyle yaptı, dersiniz. Vallahi Harput tabiri ile “baba çıka”, o dediklerinizi biz de biliyoruz. Biz de biliyoruz ki ülke, eski ülke değil; ancak bozulan ülke mi yoksa biz insanlar mıyız? İşte orası karanlık…

Bilisiniz, dünya dostla, arkadaşla, yarenle; kısacası insanla güzel! Güzel de ya dost bildiklerimiz, baş tacı edip de güvendiklerimiz, bağrımıza basıp, sarıldıklarımız cılk çıkmışlarsa! Onların attıkları taşlar yüreğimizi kanatmışsa... Onun için ki ben diyorum ki asıl bozulan insandır, insanlıktır.

Hâsılı ve ahırı ne oldu da insanımız böyle bozuldu? Yürekleri kir, pas tuttu. Ne oldu da........

© İstiklal