Baş mı dediniz duracaksınız orda!
Baş, insan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız gibi organları bünyesinde bulunduran, vücudun üst veya önündeki bölümdür. Dilimizde baş; kafa, ser olarak da kullanılır. Baş, bu temel anlamının dışında kullanıldığı yere göre yönetici, yöneten, başlangıç, yüksek nokta, adet, bir şeyin yakını ve çevresi, önemli, üstün gibi anlamlara da gelir.
Görüldüğü gibi baş, dilimizde kapsam ve işlev yönleriyle çok ayrı bir yere ve lükse sahiptir. Öyle ya baş olmazsa gövde, ona bağlı kol el ve ayaklar neye yarar? Gözlerin, kulakların, burnun, ağzın, dilin, dişlerin en önemlisi de düşünen, yorumlayan, kontrol eden ve yöneten beynin yer aldığı vücudumuzun bu bölümüne gerekli özeni göstermemek, görmezden gelmek, küçümsemek neresinden bakarsanız bakın insana hakarettir. Öyle baş deyip de geçemezsiniz! Yaratan’ın eşrefi mahlûkat olarak nitelendirdiği insanın gizem dolu harika organı beyni muhafaza eden başı önemsememek… Yok, yok; “baş” dendi mi orada duracak, başınızı ellerinizin arasına alarak “başın, baş tacı” olduğunu “başa” hissettireceksiniz.
Ne demiş atalarımız; “baş ağır gerek, kulak sağır.” Biz de başın hakkını verip dedikodulara kulak tıkayarak “başın dil ile tartıldığının” bilincinde, çizgimizden taviz vermeden yürüyeceğiz. Yürüyeceğiz de “baş da başlığını bilecek.” “Başımıza çorap örmeyecek, milletin başını belaya sokmayacak.” Kısacası ve özü; böylesine kıymet verdiğimiz baş, “baş belası olmayacak.” “Baş”, bizi adam gibi yönetecek. Yönetme dedim de aklıma düştü.........
© İstiklal
