menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Colani Rejimi

16 1
28.07.2025

“Suyun suya benzediği gibi geçmiş hâle hâl istikbale benzer.” İbni haldun.

“Tarih tekerrürden ibarettir.” Winston Churchill.

“Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar. Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi. ”Mehmet Akif Ersoy

Çok okumayan, özellikle tarih okumayan bir toplumda yaşıyoruz. Bu sebeple hem toplum, hem de devlet olarak aynı hataları tekrarlıyoruz. İslam tarihinde sahabe dönemine ilişkin anlatılan iki olay var. Olaylardan birincisi (bazı yorumcular uydurma-masal olarak görse de) Abdullah İbni Sebe olayıdır. Abdullah ibn. Sebe Yahudi bir anneden doğmuştur. Müslüman görüntüsüyle Cemel ve Sıffin’de kitleleri provoke etmiş, on binlerce Müslümanın ölümüyle neticelenen olayların fitilini ateşlemiştir. İkinci olayımız haricilerle ilgili olarak anlatılan meşhur rivayettir. Hariciler bir ailenin yolunu keserler, Ali taraftarı olduklarını öğrenince aileyi işkence ile öldürürler. Karşılarına çıkan bir başka topluluğun yolunu keserler. Onların Hristiyan olduklarını öğrenince serbest bırakırlar; hatta gidecekleri yere kadar güven içinde ulaşmalarını sağlarlar.

Bu iki olaya dikkat çekmemizin sebebi Suriye'de olanların doğru anlaşılması içindir. Suriye'deki iç savaşın ilk gününden bu yana kolayca provoke edilebilen topluluklar var. Aynı zamanda ortak düşmanla değil birbirleriyle savaşan gruplar söz konusu. Birbiriyle Savaşan grupların niçin savaştığını anlamaya çalışıyoruz. Anlayabildiğimiz kadarıyla mesele bu iki olayın ana fikrinde düğümlenmekte.

Küresel irade ve yerel “alaycı kuşlar”(Bk.Alaycı Kuş-Banu Avar) Suriye’deki iktidar devrini ya da darbeyi devrim diye pazarlayıp herkesi buna inandırmaya çalıştı. En son İdlip‘te ABD ve İngiltere’nin organize edip silahlandırdığı selefi grupların başına Colani getirildi. Yıllardır görüştükleri bu şahsa küresel iradenin istekleri doğrultusunda Suriye’de iktidarın teslim edilmesi söz konusudur. Beşşar Esat’a ise yaşaması karşılığında Rusya’ya gitme izni verildi.

Colani’nin ilk birkaç ayda söylediklerini-yaptıklarını eğer Esat yapsaydı galiba halâ iktidarda olurdu. İktidarı teslim alan mücahit Colani ilk günden itibaren yaptığı birden çok açıklamada İsrail’le bir probleminin olmadığını, asıl düşmanın İran ve Hizbullah olduğunu özellikle söyledi. Suriye halkının savunma, askeri ve stratejik beş yüz kadar tesisinin İsrail tarafından yok edilmesine de sessiz kaldılar. Bugün Colani’nin sahip olduğu düşüncenin kuluçka dönemini oluşturan Suudi-Vahhabî anlayışın tarihini de hatırlamak gerekiyor. Bu düşüncenin İngilizlerle işbirliği yaparak Osmanlı’ya karşı mücadelesi hala hafızalardadır.

Tarihi bizden iyi bilen ve sömürüye altyapı hazırlamak amacıyla yapılan oryantalist çalışmalar; yıllardır olduğu gibi, bugün de meyvelerini veriyor. Onlarca yıldır İslam ülkelerinde faaliyet gösteren Selefi-Harici-Vahhabi akımların 1960’lı yıllardan itibaren ülkemizde yaygınlaştırılması boşuna değildir. Bu anlayış özellikle İran İslam devrimi sonrası İslam coğrafyasında faaliyetlerine hız vermiştir. Zira Sünni dünyada da emperyalizme karşı İslami devrimlerin olmaması için Vahhabi-harici akımlar güçlendirilmiştir. Öte yandan Şii dünyada da Bâtınî-Ahbari akımların güçlenmesine ağırlık verdiler.

Hem Vahabi-Selefi-Harici akımların hem de Bâtınî-Ahbari Şiilerin emperyalizme karşı koyma; İslam dünyasındaki sömürü ve talanı reddedip savaşmak diye bir dertleri olmamıştır. Her iki cenah provokasyon ve kullanıma müsait bir düşünceye sahiptir. Her iki kesimin de özellikle düşmanları Emperyalizm ve Siyonizm değil karşıt mezhepteki Müslümanlardır.

Bu anlayış niçin ehli kıble olan, namaz kılıp oruç tutan, Allah'a ve ahiret gününe inanan Müslümanlarla savaşmayı ilk sıraya koymakta? Niçin bakışlar İslam coğrafyasını kan gölüne çeviren Emperyalizm ve Siyonizm’e değil de Müslümanlara çevrilmekte?

Tekfirci, Neo Harici anlayışa göre “Mürtetlerle savaş” ehli kitap olan Yahudi ve Hristiyanlarla savaşmaktan önce gelir. Bu tavır onlar için akidevî bir meseledir. Emperyalist ABD ve NATO’nun yanında yer alıp dinsiz komünistlere karşı olma anlayışının 1960'lı yıllardan itibaren bu Coğrafyayı nasıl sağcı Amerikancı bir konuma ittiği hatırlanmalıdır. Koro halinde her yönden seslendirilen ehl-i kitap ABD’nin yanında yer alıp komünizme karşı olma güzellemeleri, Necip Fazıl'ın “Amerika’nın nazlı bir sevgilisi gibi hareket etmeliyiz” cümleleri özellikle hatırlanmalıdır. Neo Harici Vahhabi-selefi anlayışın da;........

© İslami Analiz