Yüzünden Okuma Dersleri
Yüzün ele veriyor seni. Çocuk olmakla ceset olmak arasındaki bir hayata tutkulusun sen, üstelik aşkla. Belki de âşıksın. Hayata tutkun olmak aşkta tutuklu kalmakla mümkün olsaydı keşke. Unutma, tutkularına âşık olan aşkında tutuklu kalamaz. Tutkuyla bağlandığından tutuksuz yargılanamazsın. Tutkunla, nutkun tutulmuyorsa, utku peşindesin; unut o tutkuyu, yenile ufkunu yol yakınken.
Yüzünde, seni incitenlerin taze izi. Paslı bıçaklarını gözlerine batıranlarla dolu yüzün. Bu aralar; hep ‘kalabalık’, hep ‘işgal gözlerin’. Ne zaman gözlerine baksam, ‘git başımdan’ diyor gözlerindeki o doygun huzursuzluk. Bir çocuğu tanır gibi tanıyorum seni. ‘Yenilmiş ordular’ gibi hamuru gururdan yoğrulma sesin. Sesini tanıyorum, hastane anonsları gibi. Sesin en çok da gülerken solduruyor çiçekleri. Yüzün kırgınlık haritası, yüzün yanılgılar ünitesi…
Yüzünü de alıp gidiyorsun kimi zaman, yüzüm yok yüzlerine bakmaya yüzsüzlerin der gibi. Yüzün, yeryüzünün bütün yenilgileri. Yüzünü gizliyorsun kimi zaman, yüzgörümlüğü ister gibi. Yüzünden okuyorum her şeyi, çok küçük yaşlarda ezberlenen sureler gibi. Yüzünü bırakıp gidiyorsun bazen, yazıya dökülmemiş bir sözleşmenin pey akçesi gibi. Ağustosta güz iniyor yüzüne, yüzün yüzle yüzleşmesi gibi. Bunca gibi yüzünden; tutunamayıp kaygan zemininde, düşen düşene yüzünün menzilinden
Yüzünün zirvesini görmeli, uzanıp dokunmak için gökyüzüne. Yüzüne dönmek özüne dönmek gibidir diyorsun. Yüzünü, özüne dönenleri ıssız bir yalnızlık bekliyor der gibi. Özünü aynada değil yüzünde ara diyenler gibi. Üzülmek senin yüzünde taziye evi gibi. Yüzün işaret zamirlerinin hedefi sanki. Azınlığın tarifi yüzünün tarihinde gizli. Hangi renk bir gül versem sana imkânsız bir kırmızıya dönüşüyor yüzünün bahçesinde. Yüzüm, yüzünün yüzünde yüzüyor gibi. Yüzüm yüzünün kırık ezgisi, yüzün birbirimize gönderdiğimiz imzasız mektuplar gibi.
Mümteni bir umudun........
© İnsaniyet
