Şairin Gör Dediği-13
Dost yanında nâ-kabûl olan, hayattan melûl olur
“Bu Leylînün anasına vasiyyet etdüğidür ve dûst yâdiyle dünyâdan getdüğidür”
Bu giriş, Fuzûlî’nin Leyla ile Mecnun adlı mesnevisinde geçmektedir. Leylâ’nın artık ölüm eşiğinde olduğunu gösterir. Leylâ, anasına bir veda vasiyetinde bulunur. Bu vasiyetin odağında, dünyadan ayrılma sebebi olarak “dost” vardır. Bu, sadece Mecnûn’u hatırlamak değil; onun yanında kabul görmemek, onun gönlünde yer edememekle ilgilidir.
“Ma‘bûdına arz kıldı râzın / Bildürdi gönüldeki niyâzın”
Niyâz, sıradan bir dilek veya kuru bir talep değildir. O, kulun iç âleminde pişip, kelimeye sığmayan bir yönelişin, bir hâlin ismidir. Zira niyâz, sadece sözle değil, hal ile de olur. Niyaz, duadan farklı olarak daha derin bir huşû, mahviyet ve yakarış taşır. Leylâ, burada aşkın azabından değil, kabulsüzlüğün ıstırabından dolayı Ma‘bûd’a yönelir. Anasına söylediği vasiyet, Allah’a arz ettiği niyazla tamamlanır. Bu yöneliş, yalnız âşıktan değil, artık tüm mahlûkattan ümidi kesmiş bir gönlün, doğrudan Mevlâ’nın dergâhına baş koyuşudur. Şair burada Leylâ’nın aşk vasıtasıyla bir “hal ehli”ne dönüştüğünü gösterir; onun niyazı, bir beytin mısraından çok bir gönül secdesidir.
“K’ey hâkim-i arsa-i kıyâmet / Sultân-ı serîr-i istidâmet”
Leylâ, doğrudan Allah’a seslenir: “Ey kıyamet gününün hükümranı, dua tahtının sultanı!” Leylâ, hüküm verici olanın yalnız O olduğunu kabul eder. İstidâm (dua etme, yakarma) tahtının sultanı olan Allah’tan gelen her kaderi de sorgusuz kabul eder.
“Nevmîdliğ âteşine yandum /........© İnsaniyet
