menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ebabiller

13 0
28.09.2025

Silivri Cezaevi / 12.09.2025

Yasemin çiçekleri açarken gelirmiş ebabiller; uzak diyarlardan Rumeli’ne, oradan Anadolu içlerine.

Serçeler, atmacalar ve leyleklerden sonra bu defa onlar gök kubbeden bizi seyre daldılar. “Silivri’nin Kuşları” serisine onlar da katıldılar.

Gök kasvet yer kasvet bugün. Hem gök gri hem bulutlar. Bir tek dikenli tellerin keskin, sert siyah çizgileri. Göğü kapladı mı kül rengi; yeri de avluyu da avlunun duvarlarını da ıslak kül rengine boğar.

Voltada ıslanmak isteyen mahpusların üzerine yağmur çiseliyor. Kurumamış çamaşırlar -hava böyle giderse- ipte asılı kalmaya devam edecek. Hapishane üzerinde daha önce hiç duymadığım ötüşler. Burada görmese bile, aldığı seslerden kuşların hareketini duyumsayabiliyor insan. Evet, uçuyorlar… Bir daire üzerinde dönüp duruyorlar. Ötüş rotası kulaklarımda.

Peki, bunlar hangi kuşlar? Serçe desen serçe değil, kırlangıç desen kırlangıç değil. Tuhaf, hiç alışılmadık sesleri var yeni gelen misafirlerin.

Benim yaş kuşağındakiler bilir. Çocukken en sevdiğimiz oyuncaklardan biriydi. Biz “fır fır” derdik adına. Gerçekten adı öyle miydi, hatırlamıyorum. İki elin parmaklarına geçirdiğimiz iplerin tam orta yerinde serçe parmağı kadar küçük bir çubuk olurdu. İpleri gevşetip gerdikçe o çubuk helikopter pervanesi gibi döner, “fırtp fırtp” diye sesler çıkarırdı. İşte tepemizde........

© İlke TV