HANGİSİ BAĞNAZLIK?
“Ah, ne kadar yobazsın. Sana hiç yakıştıramadım.”
“Ama Diyanetin yurdunda kalmak yobazlık değil ki!”
“Ne yani her akşam din eğitimi vermiyorlar mı? Giriş çıkışlar da çok sıkıdır. Sabah namazına da kaldırıyorlar mı?”
“Doğru bilmiyorsun sen. Giriş saati var ama normal bir zamanda. Din eğitimi konusunda da bir baskı yok. İsteyen konferans, seminer gibi programlara katılabiliyor, ders dinleyebiliyor. Namaz için de bir zorlama yok.”
Gençlerin sık gittiği kafelerde çay içmeyi seviyorum sabahları. Onları anlamak, fark etmek, izlemek ve yukarıda olduğu gibi diyaloglara şahit olmak ilginç geliyor bana. Arkamda oturan iki genç kızın konuşmasıydı bunlar. Biri Diyanetin yurdunda kalan Türkî Cumhuriyetlerden bir kızımız. Diğeri barınma probleminden dem vuran Türkiye’den bir kızımız.
Dönüp demek istedim ki “Ah canım benim asıl yobazlık bu ön yargılarımızın ta kendisi.”
Neden bu kadar korkuyoruz din eğitiminden? Meselenin özü yıllardır değişmeyen bağnaz söylemlerde gizli aslında. Birkaç örnek verelim:
“Çocuk yaşta din eğitimi verilmesi akla ve vicdana aykırıdır.”
“Lise müfredatında yapılan değişiklikler lise eğitimindeki bilimselliğin son kırıntılarını da süpürdü. Evrim teorisini görmeden öğrenilen biyoloji derslerinden tutalım liselerin imam hatipçilere dönüştürülmesine kadar eğitim........
© İleri
