Sonbaharın Yaklaşan Sessiz Fısıltısı
Yaz bitti, gelenlerin bir kısmı gitti, Güneşin yakıcı sıcaklığı yavaş yavaş çekildi; yerini serin rüzgârların, dökülen yaprakların, hafifçe kararan gökyüzünün hüznüne bıraktı. Sonbahar geldi ve biz yine aynı sahnenin seyircisiyiz: Toprağa düşen kuru yapraklar, bize hem bir sonu hem de bir başlangıcı anımsatıyor. Tıpkı Baki’nin mısralarında söylediği gibi:
Nâm u nişane kalmadı fasl-ı bahardan
Düşdü çemende berg-i dıraht itibardan
Günümüz Türkçesiyle:
Baharın ne adı kaldı, ne izi
Çimenliğe yaprak düştü, kayboldu değeri
Doğanın en büyük öğretisi, onun döngüsüdür (çevrimidir). Bu bağlamda her şey gelir, belli bir müddet kalır ve sonrasında gider; hiçbir şey kalıcı değildir. Bu ilkeyi görmezden gelebiliriz, hatırlamak ve konuşmak istemeyebiliriz, erteleyebiliriz, fakat asla değiştiremeyiz. İnsan da tıpkı mevsimler gibi baharıyla filizlenir, yazıyla serpilir, sonbaharıyla yavaşlar ve nihayetinde kışına kavuşur. Ama asla yok olmaz, yoktan var olmaz, yalnızca........
© Hürses
