menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yeni Kayyım Düzenlemesi

9 5
17.02.2025

I. Şirket Yönetimi İçin Kayyım Tayini (CMK m.133)

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Şirket yönetimi için kayyım tayini” başlıklı 133. maddesinde, bir koruma tedbiri olarak şirketlere kayyım tayini düzenlemesine yer verilmiştir. Türk Dil Kurumu “kayyum” kelimesine yer vermiştir. Sözlük anlamına göre kayyum; bir malın yönetilmesi veya bir işin yapılması için görevlendirilen kimsedir. Anlamları aynı olsa bile, CMK m.133’de “kayyım” kelimesinin kullanıldığı görülmektedir. Yazıda, Kanuna bağlı kalarak "kayyım" kelimesi kullanılacaktır.

Belirtmeliyiz ki, CMK m.133’de düzenlenen şirket yönetimi için kayyım tayininde aranan şartlar oldukça sıkıdır. Kanun koyucu CMK m.133’ün 1. fıkrasının ikinci cümlesinde; “Atama kararında, yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğinin kayyımın onayına bağlı kılındığı veya yönetim organının yetkilerinin ya da yönetim organının yetkileri ile birlikte ortaklık payları ve menkul kıymetler idare yetkilerinin tümüyle kayyıma verildiği açıkça belirtilir.” hükmüne yer verilmiştir. Dolayısıyla kanun koyucu iki türlü kayyımlık öngörmüştür; birincisi denetim kayyımlığı ve ikincisi yönetim kayyımlığıdır. Hakim veya mahkeme atama kararında; yönetim organlarının karar ve işlemlerinin geçerliliğini yalnızca kayyımın onayına bağlı kılmışsa şirkete denetim kayyımı, yönetim organının yetkilerinin tümü ile kayyıma vermişse yönetim kayyımı atandığı kabul edilecektir.

Elbette yönetim kayyımı, denetim kayyımından daha geniş hak ve yetkilere sahiptir. Bu genişlik, yönetimin kayyımının sorumluluğunu da artırır. Çünkü yönetim kayyımı, şirketin icra organı olarak faaliyetlerini sürdürecek ve şirketi idare edecektir. Bu idare; şirketin faaliyetlerinin durdurulması, sekteye uğratılması veya değiştirilmesi olmamalıdır. Yönetim kayyımı, şirketin hak ve yararlarını gözetmek zorundadır. Aksi halde, kayyımın hukuki ve cezai sorumluluğu gündeme gelecektir.

CMK m.133 uyarınca şirket yönetimi için kayyım tayini koruma tedbirine başvurulması için gerekli şartlardan birisi, CMK m.133/4’de sayılan suçlardan en az birisi ile ilgili başlatılan soruşturma veya iddianamenin kabulü ile başlayan kovuşturma sürecinde, suçun bir şirketin faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığıdır. Burada önemli olan, CMK m.123 ve 128’de tanımlanan eşyaya, kazanca, taşınmazlara, hak ve alacaklara elkoyma dışında kalan, soruşturma veya kovuşturmaya konu suçun bir şirketin faaliyeti kapsamında işlenmekte olduğuna dair kuvvetli şüphe sebeplerinin tespit edilip edilemediğidir.

CMK m.133/1’de yer alan, “suçun bir şirketin faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı” tümcesinde geçen “kuvvetli şüphe sebepleri” ibaresi dikkat çekicidir. Kanun koyucu şirket yönetimi için kayyım tayininde, iddiaya konu suç ile şirketin faaliyetleri arasında kuvvetli şüphenin olduğunu, yani illiyet bağının bulunduğunu gösteren sebeplerin varlığını aramıştır. Esasında bu ibare ile 6 Mart 2014 tarihinde değiştirilen CMK m.128’de yer alan “somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebebi” şartı farklılık arz etmektedir.

CMK m.128; elkoyma için kuvvetli şüphe sebebini gösteren somut delil aranmasını öngörerek, elkoyma tedbirinin tatbikini zorlaştırmıştır. CMK m.133’de ise, kuvvetli şüphe sebebinin varlığı yeterlidir ve buna ek olarak somut delilin elde edilme şartı aranmamıştır. Kanaatimizce, somut delille birlikte kuvvetli şüphe sebebinin varlığı gerçekleştiğinde, bir anlamda suç veya iddiaya konu malvarlığının suçla ilgili kanıtlanmış olmaktadır.

Tüm bunlara rağmen, CMK m.133/1’de öngörülen şartta da suç ile şirket arasında kurulması gereken illiyet bağında kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunduğunu gösteren somut delile ulaşılmalı, kuvvetli şüphe için en azından iz ve emarelerin varlığı tespit edilmelidir. Bu şart oluşmadığı takdirde, zaten şirket yönetimi için kayyım tayininde aranan ön şartın gerçekleştiğinden bahsedilemez. Kanun hükmünde geçen “maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için gerekli olması halinde” ibaresi de bir şart ve esasında şirket yönetimi için kayyım tedbiri uygulanmasının amacıdır. Suç ile şirket faaliyetleri arasında illiyet bağı net bir şekilde kurulmuşsa ve işlendiği iddia edilen suçun devamı son bulmuşsa, bu durumda CMK m.133’ün tatbiki değil, şartlarının varlığı halinde CMK m.123 veya 128’in tatbiki gündeme gelecektir.

Şirket yönetimi için kayyım tayin edilebilmesinde kanun koyucu; CMK m.133/4’de sayılan katalog suçlardan birisinin şirketin faaliyeti çerçevesinde işlendiğinden değil, işlenmekte olduğundan bahsetmiştir. “Suçun işlenmekte olması” demek, iddiaya konu suçun bir şirketin faaliyeti çerçevesinde işlenmeye devam edilmesi anlamını taşımaktadır. Aksi halde uygulanacak yöntem, taşıdığı şartlara göre CMK m.123, 127 veya 128 olacaktır.

Anayasa m.35’de düzenlenen ve bir temel hak olarak kabul edilen mülkiyet hakkının güvenliği önemlidir. Bir iktisadi hürriyet olarak Anayasa m.48’de düzenlenen çalışma ve sözleşme hürriyeti, yani hür teşebbüs ve serbest piyasa; beraberinde istikrarı ve müteşebbislerin güvenliğini de öngörür. Mülkiyet hakkına ve özel teşebbüse yasa ile getirilecek sınırlamaların “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı Anayasa m.13’e uygun şekilde düzenlenmesi ve dolayısıyla bunlardan ceza yargılaması ile ilgili olanların da netleştirilmesi, yani sınırlama sebep, şart ve kurallarının muğlaklığının önüne geçilmesi ve sınırlamaya ilişkin karar ve tasarrufların denetime açık tutulması gerekir. Elbette bir suç işlendiği iddiası karşısında, soruşturulan suç, şüpheli ve sanıkla ilgili olan malvarlığının, iddiaya konu suçun faaliyeti çerçevesinde işlendiği tespit edilen şirket, hesap, kayıt ve tasarruflarının da gözardı edilmesi mümkün değildir. Ancak bu yöntemin tatbikinde, Anayasa ile kişiye sağlanan güvenceler dikkate alınmalı ve malvarlığı üzerinde genel elkoyma ile müsaderenin yasak olduğu unutulmamalıdır (Anayasa m.38/9).

Şirket yönetimi için kayyım tayini kararını, soruşturma aşamasında sulh ceza hakimliği ve kovuşturma aşamasında davayı gören mahkeme verir. Kovuşturmayı yapan bir hakimle değil de heyet halinde yargılama yapan mahkeme olduğunda, kayyım kararının oybirliği ile verilmesi zorunluluğu aranmaz.

CMK m.267’ye göre; “Hakim kararları ile kanunun gösterdiği hallerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir”. Bu hükme göre, soruşturma aşamasında sulh ceza hakimliğinin ve dolayısıyla sulh ceza hakiminin verdiği kararlara karşı CMK m.133’de ayrıca bir düzenleme bulunmasına ihtiyaç olmaksızın itiraz kanun yoluna başvurulabilir. CMK m.260/1’e göre itiraz hakkı; cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık, katılan ve suçtan zarar görene, yani mağdura tanınmıştır. Ancak bu itiraz hakkı, kovuşturma aşamasında şirket yönetimi için kayyım tayinine dair mahkeme kararlarına karşı öngörülmemiştir. Çünkü CMK m.267; mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna başvuruda özel hüküm aramıştır. Mahkeme kararlarına karşı itiraz kanun yoluna başvuruda özel düzenleme olmadığı takdirde, itiraz konu karara karşı yalnızca hükümle........

© Hukuki Haber