Suç Duyurusunda Bulunan Hakimin Daha Sonra Yargılamaya Bakan Hakim Olması ile Dosyası Tefrik Edilen Sanık Bakımından Daha Önce Karar Veren Hakimin Davaya Bakmasının Hakimin Tarafsızlığı Bakımından Değerlendirilmesi
Bu yazımızda; bir yargılama sırasında kişi hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verildikten sonra, suç duyurusunda bulunulan sanık hakkında kovuşturma evresine gelindiğinde, suç duyurusunda bulunan hakim veya hakimlerin, sanığın yargılamasına katılıp katılamayacağı mevzuat ve Yargıtay kararları çerçevesinde incelenecektir.
1. Mevzuat
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Hakimin davaya bakamayacağı haller” başlıklı m.22’ye göre; “(1) Hakim; a) Suçtan kendisi zarar görmüşse, b) Sonradan kalksa bile şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında evlilik, vesayet veya kayyımlık ilişkisi bulunmuşsa, c) Şüpheli, sanık veya mağdurun kan veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyundan biri ise, d) Şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında evlat edinme bağlantısı varsa, e) Şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında üçüncü derece dahil kan hısımlığı varsa, f) Evlilik sona ermiş olsa bile, şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında ikinci derece dahil kayın hısımlığı varsa, g) Aynı davada Cumhuriyet savcılığı, adli kolluk görevi, şüpheli veya sanık müdafiliği veya mağdur vekilliği yapmışsa, h) Aynı davada tanık veya bilirkişi sıfatıyla dinlenmişse, hakimlik görevini yapamaz”.
“Yargılamaya katılamayacak hakim” başlıklı CMK m.23’e göre; “(1) Bir karar veya hükme katılan hakim, yüksek görevli mahkemece bu hükme ilişkin olarak verilecek karar veya hükme katılamaz. (2) Aynı işte soruşturma evresinde görev yapmış bulunan hakim, kovuşturma evresinde görev yapamaz. (3) Yargılamanın yenilenmesi halinde, önceki yargılamada görev yapan hakim, aynı işte görev alamaz”.
“Hakimin reddi sebepleri ve ret isteminde bulunabilecekler” başlıklı CMK m.24’e göre; “(1) Hakimin davaya bakamayacağı hallerde reddi istenebileceği gibi, tarafsızlığını şüpheye düşürecek diğer sebeplerden dolayı da reddi istenebilir. (2) Cumhuriyet savcısı; şüpheli, sanık veya bunların müdafii; katılan veya vekili, hakimin reddi isteminde bulunabilirler. (3) Bunlardan herhangi biri istediği takdirde, karar veya hükme katılacak hakimlerin isimleri kendisine bildirilir.”.
“Tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerden dolayı hakimin reddi isteminin süresi” başlıklı CMK m.25’e göre; “(1) Tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerden dolayı bir hakimin reddi, ilk derece mahkemelerinde sanığın sorgusu başlayıncaya; duruşmalı işlerde bölge adliye mahkemelerinde inceleme raporu ve Yargıtayda görevlendirilen üye veya tetkik hakimi tarafından yazılmış olan rapor üyelere açıklanıncaya kadar istenebilir. Diğer hallerde, inceleme başlayıncaya kadar hakimin reddi istenebilir. (2) Sonradan ortaya çıkan veya öğrenilen sebeplerle duruşma veya inceleme bitinceye kadar da hakimin reddi istenebilir. Ancak bu istemin, ret sebebinin öğrenilmesinden itibaren yedi gün içinde yapılması şarttır”.
“Hakimin çekinmesi ve inceleme mercii” başlıklı CMK m.30’a göre; “(1) Hakim, yasaklılığını gerektiren sebeplere dayanarak çekindiğinde; merci, bir başka hakimi veya mahkemeyi davaya bakmakla görevlendirir. (2) Hakim, tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebepler ileri sürerek çekindiğinde, merci çekinmenin uygun olup olmadığına karar verir. Çekinmenin uygun bulunması halinde, davaya bakmakla bir başka hakim veya mahkeme görevlendirilir. (3) Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılan işler hakkında 29 uncu madde hükmü uygulanır”.
Görüldüğü üzere, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda hakimin tarafsızlığı konusunda iki temel ayırıma gitmiştir: Birincisi, CMK m.22’de ve m.23’de düzenlenen hallerdir ki, bu madde kapsamına giren hallerin varlığının tespiti halinde, bu durumun tarafsızlığını şüpheye düşürüp düşürmediği araştırılmaksızın, hakim davaya bakamayacaktır. Kanun koyucu, maddede yer alan sebeplerin varlığı halinde, hakimin tarafsızlığı bakımından şüphe bulunduğu faraziyesi öngörmüştür. Bu sebeple, Hakimin davaya bakamayacağı veya yargılamaya katılamayacağı hallerin varlığı durumunda hakimin tarafsız olmadığı mutlak olarak gündeme gelmektedir. Hakimin yasaklılığı her zaman ve yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilecektir. Burada yer alan sebepler sınırlı sayıdadır. İkinci ayırım ise, CMK m.25’de düzenlenen hakimin tarafsızlığını şüpheye düşüren halin bulunmasıdır. Bu halin varlığı Kanunda sınırlı olarak belirlenmemiştir. Bu sebeple, yargılama sırasında hakimin tarafsızlığının gündeme geldiği durumlarda hakimin reddi istenebilecektir. Hakimin CMK m.25 kapsamında reddinin talebi, süreye tabii tutulmuştur. Bu süre geçildikten sonra hakimin reddedilmesi durumunda ret talebi geri çevrilecektir.
Ayrıca; 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu m.46’ya göre; “Karı – koca, ikinci derece dahil kan ve sıhri hısımlar bir mahkemenin aynı dairesinde görev yapamazlar. Bu şekilde görev yapmalarına olanak bulunmayanlardan o yere sonradan atanan; daha sonra meydana gelen aynı nedenlerden dolayı birleşemeyeceklerden istekli olanı, istekli olmaması halinde kıdemsiz olanı bulunduğu bölge içinde başka bir daire veya yere atanır”. Hükmü gereğince, hakim ve savcılar bakımından mutlak bir yasaklılık hali daha öngörülmüştür.
2. Yargıtay Kararları
- Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 10.12.2020 tarihli, 2019/18238 E. ve 2020/19307 K. sayılı kararında;
“Hakimin davaya bakamayacağı hallerde reddi istenebileceği gibi, tarafsızlığını şüpheye düşürecek diğer sebeplerden dolayı da reddi istenebilir düzenlemeleri uyarınca, Şabanözü Asliye Ceza Mahkemesinin 10.02.2014 gün 2011/20 esas sayılı dosyasının 10.02.2014 tarihli duruşmasında sanık hakkında Şabanözü Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiği, 11.09.2014 tarihinde düzenlenen iddianame ile ...’nde dava açıldığı, açılan davada suç duyurusunda bulunan hakim tarafından yargılama yapılmak suretiyle tarafsızlığını şüpheye düşürecek hallerin varlığına rağmen, aynı davada yazılı şekilde hüküm tesisi, yasaya aykırı,”
Şeklindeki gerekçesiyle, sanık hakkında suç duyurusunda bulunan hakim tarafından yargılama yapılması, tarafsızlığı şüpheye düşüren hal kapsamında değerlendirilmiştir.
- Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 21.10.2021 tarihli, 2020/18074 E. ve 2021/19532 K. sayılı kararında;
“Finike Asliye Ceza Mahkemesi’nin 18.10.2010 tarih 2009/632 esas sayılı dosyası 18.02.2010 tarihli duruşmasında sanık hakkında Finike Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiği, 23.03.2010 tarihinde düzenlenen iddianame ile Finike Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açıldığı, açılan davada suç duyurusunda bulunan hakim tarafından yargılama yapılmak suretiyle tarafsızlığını şüpheye düşürecek hallerin varlığına rağmen yazılı şekilde hüküm tesisi, yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan (…) bozulmasına,” karar vermiştir.
Kararın karşı oyunda; bu durumun CMK m.24’te düzenlenen yasaklılık kapsamında olmadığı, yargılama sırasında taraflarca hakimin reddinin de sözkonusu olmadığı açıklamasına yer verilmiştir.
- Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 10.06.2014 tarihli, 2013/16131 E. ve 2014/7183 K. sayılı kararındaki karşı oyda;
“Suç duyurusunda bulunan hakimin, yargılama hakimi olarak da karar vermesi hali, hakimin tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerden biri olarak anlaşılmalıdır. AİHM ilkeleri, AİHM kararları ve özellikle Kyprianou/Kıbrıs davasında görüldüğü üzere kişinin kendi davasının yargıcı olamayacağı ve hakimin yargılamada bulunduğu roller dikkate alındığında, hakimin tarafsızlığının şüpheye düştüğü anlaşılmakla, hakimin davadan çekinmesi gerekirken çekinmemesi halinin adil yargılanma hakkının ihlali olduğu açıkça anlaşılmaktadır […] Sanık hakkında suç duyurusunda bulunan hakimin, yargılama hakimi olarak da karar vermesi, Anayasanın 90. maddesi uyarınca bir iç hukuk normu haline gelen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olacağında şüphe bulunmamaktadır. Bu itibarla; sanık hakkında suç duyurusunda bulunan hakim tarafından yargılama sonunda karar verilmiş olması karşısında, hakimin tarafsızlığından şüphe edilmekle, davadan çekinmesi gerekirken aynı hakim tarafından yargılama yapılıp hüküm kurulmasının hakimin tarafsızlığına gölge düşüreceği gözetilmeyerek,”
Şeklindeki açıklamasıyla, yargılamanın suç duyurusunda bulunan hakim tarafından yapılmasının adil/dürüst yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğuna ve sözkonusu hakimin davadan çekinmesi gerektiğine işaret edilmiştir. Karşı oyda yer alan açıklamaya biz de iştirak etmekteyiz. Anayasada yer alan adil/dürüst yargılanma hakkı ve mahkemelerin bağımsızlığı ile hakimlerin tarafsızlığına dair ilkeler, suç duyurusunda bulunan hakimin aynı sanık hakkında yargılama yapamayacağına dair açık hüküm bulunmaması sorununu aşmamızı sağlamalıdır. Sanık lehine olan yorum ve kurallar tercih edilerek, adil/dürüst yargılanma hakkının sağladığı güvencelerin tam olarak tatbiki yoluna gidilmelidir.
- Bunun yanında; Yargıtay 18. Ceza Dairesi’nin 08.04.2015 tarihli, 2015/293 E. ve 2015/245 K. sayılı kararında;
“Dosya kapsamına göre, nitelikli hırsızlık, mala zarar verme ve iftira eylemlerinden dolayı aynı mahkemenin 2014/25 esasına kayıtlı sanık ... hakkında yapılan yargılama sonucunda sanığın mahkumiyetine karar verilmesine müteakip, adı gecen sanık hakkında geceleyin birden fazla kişi ile işyeri dokunulmazlığını ihlal etme eyleminden dolayı hakkında suç duyurusunda bulunması sebebiyle, (…) Yargılandığı dosyada, suç duyurusunda bulunan hakimin çekilmemesi hakimin tarafsızlığını şüpheye düşürür mü? a) CMK 23. madde hangi hallerde hakimin davadan çekileceğini sınırlı sayıda saymış ve kabul etmiştir. CMK 23/2. madde aynı işte soruşturma evresinde görev yapan hakimin kovuşturma aşamasında görev yapamayacağı belirtilmiştir. b) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 6. madde; Hakim önceden soruşturmasını veya bir soruşturma işlemini yaptığı davadaki usul işlemlerine katılmasını hukuka aykırılık saymıştır. Soruşturma sırasında sorgu işlemi yapan hakimin yargılamadan çekilmez, yaptığı faaliyet veya kararın içerisi önemlidir. Tarafsızlığından şüphe duyulması gerekir. Tarafsızlık ilkesi; Hukuken kurulmuş bağımsız, teminatlı, ön yargı sahibi olmamak şeklinde tanımlanmıştır. CMK 23/2. madde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 6. madde ile, adil yargılama hakkı güvence altına........© Hukuki Haber
